luyoruz. Meselâ New . York borsası reisi, 1931 senesi mayısında borsa idare heyetine okuduğu senelik raporda aynen şöyle diyor: «Umüumiyet itibarile hammadde fiatları mamul emtia fiatların- dan daha kuvvetle sukut etmektedir. Bunun için ecnbei memle- hetlerin hammaddezsine muhtaç olan eski memleketler, toptan #iatların ba sukutu sayesinde mamul emtla üzerinden karlarını sür'atle yükseltebilirler. İlkh zamanlar bu belki ticareti harici - ye hacminin daralmasiyle zayıflıyabilir. Fakat nihayetülnihaye bu keyfiyet yeni bir prosperite'nin (inkişafın) .müanivelüsı ola- caktır.» Bu sözler, apaçık gösteriyor ki, kapitalist dünya, kurtuluş yolu- nu, müstemleke ve yarı müstemleke halkının hudutsuz istismar ve soygununda bulmaktadır. Bir inkişaf, bir prosperite pahası- na yüz milyonlarca müstemleke halkının yoksulluğa mahküm edilmesi, bu günün yegâne çıkar yolu olarak görülüyor. Fakalt arlık günlük nafakasını bile bulamıyan bu yüz milyonlarca hal- kın, müstemleke şartlarına daha uzun seneler inkıyat edeceği mi zannolunuyor? Acaba bir millt halâs, bir kendi benliğine kavuşma şuuru, artık bu mazlum milletlerin ruhlarını sarmış değil midir?