Fidabiyat : Bizde Hatiplik. Yakup Kadri. Hatipliğin, her şeyden önce, demokratik bir sanat olduğuna şüp- he yoktur. Eski ve yeni İmparatorlukların hiç birinde ne bir De- mosten'e, ne bir Ciceron'a rasgelmemiz mümkündür. Mutlakiyelin hüküm sürdüğü yerlerde ve devirlerde yalnız kâ- hinler, falcılar ve din nasihatçıları - yani vaizler - konuşur. Çün- ki, bu gibi yerlerde ve devirlerde insanları toplu olarak ancak ibadetanelerde bulabiliriz. Netekim, Büyük İhtilâle gelinceye kadar Fransa'da hatip olarak yalmız Bossüet'yi tanırız. Eski Guek ve Romalı hatiplerin soyundan olan ve cect olaruk Mirabe- au'yu tanıyan büyük hatip sülâlesinin başlangıcı 93 ten sonradır, Netekim, bizde de Meşrutiyet devrine gelinceye kadar, hatiplik denincc, hatıra, yalnız, camilerde hutpe okuyanlar ve vaizler gelirdi. Onun içindir ki, ilk meşrutiyet nümayişleri esnasında, cami dışındaki cemaatlere söz söyleyenler, hemen daima, umu- mi bir istihza ile değilse bile, umumi bir lâkaytlıkla karsılandı ve Meclisi Mebusan içinde sivrilen güzcl konusucular arasından bir Cavit Beyle Riza Tevfik'ın atları işitildi. Halbuki, Cavit Bey sadece bir konferanscı idi; Riza Tevfik ise milli bir sanat olan meddahlığa avrupakâri bir çeşni vermekten başka bir şey yap- miyordu. Asıl hatibi, cemaatleri ve büyük halk yığınlarını bir fırtına gibi kabartan, costuran, taşıran ve yahut yeni bir fikir, bir kollek- tif viedena sindirebilen hatip tipini bulmak için, Ömer Naci'nin vaktinden evyel sönmüş ateşi üstünden allayarak Milli Mücade- le:devrine kadar inmemiz iycap eder. Milli Mücadele, bizim bir çok gizli kabiliyetlerimizi ortaya çıkardığı gibi, büyük çapta ve muasır manada söz örlerine de geniş meydanlar açmıştır. Gerçi Hamdullah Suphi Bey, söz söylemeğze Mesrutiyet devrinde b;ıs_lunın::_—u da büyük talâkate Milli Mücadele devrinden sonra ermiştir. Birinci Büyük Millet Meclisi, bu meydanlardan biri oldu, O, bu 22 ee e n