dan, âdeta uzvun bir gövdeden kesilip koparılışı gibi, kan ve 1s- tırap içinde ayrılmış olan Türk Cümhuriyeti, insafsız bir istilâ- nın, dörtte birini yangın harabesi halinde bıraktığı perişan bir ülke üzerinde yüzlerce kilometrelik demiryolu inşasına imkân bulmuş ve tssız bir çölün ortasında her türlü konforiyle bir şehir kurmak teşebbüsüne atılmıştır. Eğer Türkiye, bu yapıcılık işin- de, diğer iki inkılâp memleketinin gösterdiği akıl durdurucu neticelere varmamış isc bunda iki sgehebin tesirini aramak lâzım- dır. Bunlardan biri, sistemsizlik (yani plânsızlık); öbürü de memleketin umumi verim kabiliyetindeki halsizliğidir. Gerçi, muayyen bir çalışma sistemi, teknik üzerine yapılmış bir istih- sal ve insa plânı, bu verim kabiliyetini da arttırabilirdi. Fakat, Türk inkılaâpçılarının geniş manasında, ekonomik meselelerdeki acemiliği ve bu meselelerle gerek nazari, gerek ameli bir müna- sebeti olan mahdut bir zümrenin de inkılâpçılık kafasından, in- kılâpçılık hamlesinden mahrumiyeti, bir kelimede umumi sevi- yenin bu sahadaki geriliği bugüne kadar, plânlı ve sistemli bir inşa devresine girmemize mani olmuştur. Bir #iper mi? Hic karvınca yuvası mı ? Gosplan, yani devlet plânı dairesinin riyaset odasında, plân he- yetiyle yaptığımız bir içtima sonunda, arkadaşlarımızdan - biri, Rusya'da gördüğümüz kolektif çalışma manzarasından aldığı- miz intibaı: «Bir siperdeki askerler gibisiniz!» sözüyle hulâsa et- mek istemişti. Hakikaten, Bez yıllık plân Ruşya'sı muharebe ha- linde bir memleketleri başka bir sşeye benzetilemez. Moskoya geniş bir karargâhı andırır. Sakaklarda amele yığınları, harbin kritik ve ateşli bir safhasında muttasıl bir koldan öbür kola nakl edilen alay ve taburları hatırlatır. Sessiz, vekarlı ve hareketli bir kalabalık ki, tıpkı bir ordunun cüzütamları gibi, sıkı bir tertip ve nizam içinde kaldırımlardan akıp giderler, akıp giderler, Ne- reye? Âteş gözlü çelikten kaleleri andıran fabrikalar, gehrin e- teklerinde çepçevre aıra sıra onları bekliyor. Binlerce işciden mürekkep bir ekip vazifesini bilirip, yerini, gene binlerce kişi- den müteşekkil bir başka ekipe bırakıyor. Her elli saatte bir te- kerrür eder bu iş münavehesi, şehrin damarlarında hiç durma: dan bir kan deveranı gibi sokaklarda mütemadi bir yığın hare- keti yapıyor. İşten çıkan tiyatrolara, tiyatrolardan çıkan müze- 80