Halbuki, devrimizde, idare kadrosunu yetiştirmeğe ayni Mülki- ye mektebi memur olduğu gibi, siyasi kadronun yetiştirilmesi için de, alınmış hiç bir tedbir görmüyoruz. Kaldı ki, Millt kur- tuluş inkılâbı gibi çıkış ve varış noktaları muayyen bir hareketi idare eden bir inkılâp fırkası için, prensiplerin sarahaten tayini kadar bu prensiplere bazlanacak ve onları her türlü tecavüzden masun tutacak genç-kadronun yetiştirilmesi mühimdir. (Hemen söyliyelim ki, milli kurtuluş inkılâbımız «vahdet» pren- sipini başa geçirdiği için, idare ile fırkada ikiliği kabul edemez. Binaenaleyh, kadrayu yetiştirecek olan müessese, Mülkiye mek- tebi yahut mevcut Hukuk Fakülteleri ile yanyana yaşıyamaz. Yeni ve genç kadroyu, kanaatimizce, ancak bir Fırka Mektebi yetiştirebilir. Öyle bir Fırka Mektebi ki, ondan mezun olacak gençler, gerek idarede, gerek hariciye memurluklarında, gerek adliyede gerek ise matbuat sahasında, ayni görüşler ve ayni si- yasi terbiye ile yer alsınlar. Öyle ki, idare kadrosuna ayrılan gençlerimiz, Ecole des Sciences Politigues'in programından âriyet olerak alınmış «Hukuku ida- re», «İlmi idare» ve bunların birer tatbikat şubesini teşkil eden «ldarci umumiyel vilâyat» ve «İdarei hususiyei vilâyat» ile de- gil, milli kurtuluş inkılâbının bütün prensipleri ile birden müceh- hez olarak işbaşına geçeceklerdir. Öyle ki, hariciye kadrosuna ayrılan gençlerimiz, bu kadroya, gene Ecole des Sciences Politigucs'in programından keza âri- yet olarak alınmış mağşuş bir «tarihi siyasi» ve çoktan hüküm- süz kalmış bir «hukuku umumiyei düvel ve hukuku hususiyci dü- vel» ile mücehhez ve kosmopolit bir dünyayı telâkki tarzının bridge partilerine Londradaki terzinin elbisesi ile oturan ve ma- nikürlü tırnakların üzerinden yavan ve kalp mondanite bahis- leri kaydıran züppeleri gibi değil, milletin geniş kültür tarihin- den Avrupanın «müstemlekecilik tarihirvnden olduğu kadar ha- berdar ve rejimin bütün iç ve dış -iktisada ait davalarını müdrik şayanı emniyet mümessilleri olarak katılacaklardır. Öyle ki, adliyeye intisap edecek gençlerimiz, rejimin hak ve adalet mefhumunu, Roma Hukuku'nun kim bilir kaçıncı basü- badelmevtinde değil, Anadolu köylüsünün fedakârlıklar ve fe- ragatler destanında arıyacaklardır. Ve nihayet matbuat sahasına atılacak olan gençlerimiz, bize bu- günkü matbuatın hazin manzarasını değil, inkılâbın prensiple- 32