Edebiyak Türkçe. Yakup Kadri. Ne zaman Türkçenin ıslah ve tedvini işi ortaya atılsa, daima, Pleiades devrine mensup Fransız sairlerinden birinin şu gözü ha- tırıma gelir: «Zavallı Fransızcacık; bakımsız, cılız fidan!.» Bun- dan yüzlerce yıl evvel yazılmış bir risaleden bu yarım cümle bugünkü Türkçe hakkındaki hissimin sadık bir ifadesidir. © Zavallı Türkçe; bakımsız, cılız...» Lâkin, Türkçe bir fidan de- ğil ki... O, bir kocaman çınardı. Önce arabiyat ve acemiyat mulasallıfla- rının, sonra da, bizim, biz frengiyat snoplarının elinde bir me- lez lehçe haline girdi. Saffetini kaybetti. Kuvvetten düştü. Kon- dine uygun olmıyan kalıplar vo kılıflar içinde kötürümleşti. Sa- rardı, soldu, nihayet, bugün elimizde bulunan amelimanda bat- ital âlet şeklini aldı. $ Halbuki, Pleiades şairinin «bakımsız, cılız fidan» dediği şey, şim- di cihana dal budak salmış gürbüz, meyvedar bir agaçlır. Her dalından bir başka yemişin balları akıyor, ve, gölgesinde yüz- lerce yabancı lehçeyi barındırabiliyor. D Bundan bir kaç asır evveline kadar bu devrin emsalsiz bir ilim ve felsefe dili olan Almanca bir vahsi ormandı. Renesans ışığıyle kafaları nurlanmış olan yüksek şahsiyetler buraya gir- mekten çekiniyordu. Luter'in güzel dilinden, yalnız, cahil ke- şişlerle, kaba köylüler anlıyardu. Rasional kıymatlerin yegâne neşzir, ifade ve mübadele vasıtası Lâltince idi. Büyük Ferede- rik'in Almancadan ziyade Fransızca konuştuğunu ve bu lisanla okuyup yazdığım biliriz. & Bugünkü İtalyanca, Petrarka'lardan, Dante'lerden D'Annuncico- "Tara kadar edebi kültürün en harikulâde semerelerini veren İtal- 19