ezeli karlarla örtülü zirvelerin engin sükünetini tehdit eden bir şiddetle, burada, kaynaşıyordu. İytilâf devletleri mazlum (!) Belçika'nın hakkını Almanya'ya karşı burada müdafaa ediyor; Almanya, en dessas bozguncularını buraya saldırıyor; sulh lehi- ne neşriyat, harp lehine neşriyat burada yapılıyor; casuslar, bu- lanık suda balık avlayanlar, masum ve sadedil kimselere burada tuzak kuruyor; yüksek ve mert fikir adamlarınım, feragat ve ce- saret sahibi idealistlerin yanı başında şantajcı, dalavereci, sahte ve serseri sokak politikacılarının burada yer alıp yürüdüğü gö- rülüyordu. Sanki, Avrupa'nın göbeğini teşkil eden bu noktada Avzupa medeniyetinin barsakları dışına fırlamış gibiydi. 1917 Rus inkılâbının prensipleri de ilk günlerinden iytibaren bu mahşerin içine katıldı. Zaten, Lenin buradan biraz evel çıkmış bulunyordu ve arkadası İsviçreli Grimm büyük komunizma şe- finin bu müfarekatini proletarya zaferinin bir mukaddimesi ad- derek İsviçre amelesini de grevlere ve nümayişlere teşvik edi- yordu. O kadar ki, üç dört gün için İsviçre'nin muhtelif yerlerin- de komünist diktatörası hüküm sürdü diyebilirim. Bu hüdise üzerine çok konservatör olan İsviçre halkı daha Ruz:- ya'da Soviyet idaresi teessüs etmeden evvel komunizmanın düş- manı kesildi. Çoğu Fransa'nın tazyiki ile bir sürü tevkifler ve ta- kipler yapılmağa başlandı. Bu meyanda hâlis idealist sulhcular da polisin elinden yakayı güç kurtarabiliyorlardı. İşte, ben «Kızıl tansnın söküşünü böyle bir hercümercin arasın- dan seyretlim, ve, günün birinde, düşman karşısındaki ordusu- nu dağıtan, bütün cibana bilâkayd ve şart sulhu teklif eden ve muahedelerin kendisine bahşettiği bir alay menfaattan vazgeç- tigini âleme iylân eden bir Rus hükümetinin iş başma geçliğini işitince bunun ne demek olduğfunu anlamakta güçlük çektim. Ben de ÂAvrupa'nın ortasında her yandan hakaret ve istiskal gö- ren, vatanı taraf taraf istiylaya uğramış bir garip ve âvâre ya- bancı olmakla beraber, cihan khâdisatını gene Avrupalının, Ayv- rupa burjuvasının kendine göre iycat eltiği bir dürbünün adese- sinden başka bir âletle göremiyordum. Onun için, Rus inkılâbı ve onu takip eden Soviyet rejimi karşı- sında benim noktainazarımın herhangi bir imperialist Fransızın noktaijnazarından farkı yoktu. Bu vaziyetimin ne mütbiş bir ano- 34