Çin ve Hindistan. İki büyük pazar ki, her birinde 300-400 milyon insan yaşıyor. Bu kadar mıdır, yoksa daha fazla mı, belli değil. Çinli diyo- yuz, Hintli diyoruz. Var mıdır böyle bir şey, bu hele hiç belli değil! Çin, on iki sene var ki, bir takım jenerallerin ihtiraslarına teslim edilmiş bir cirit arsasıdır. Vaktile Nehirlere ve dağ- lara göre taksim edilmiş ve değişmiyen hbudutlar dahilinde lmpıratorun “mandarin,, lerine teslim edilmiş eyaletler, şimdi sanki lâstikten imişler gibi, büyüyüp küçülüyorlar, açılıp büzülüyorlar. Jeneralin hükmü ve nüfuzu artıyorsa, eyalelt büyüyor. Jeneralin hükmü ve nüfuzu eksiliyorsa, eyalet küçü- yor ve bazan bir iki şehirden ibaret kalıyor. Bu Jeneraller, bir takım derebeylerdir ki, modern silâhlarla teçhiz edilmiş ordulara malik oldukları halde, eski derebeyler kadar olsun devamlı bir feodalizmi, hiç bir tarafta kuramıyorlar. Meydana getire getire, bir göçebe derebeylik getiriyorlar. Modern silâhlar dedik. Bu da doğru değil. Çünkü, bazı Jene- rallerin 100,000 kişilik ordularında,ancak 10,000 tüfek var ki, bunların 9,000 tanesinin mermisi yok! Geri kalan kalabalık, ağızdan dolma av tüfekleri, yahut sopalar ve pençere demirleri ilâ teçhiz edilmiş. Bu işin heyeti umumiyesine, Çin Milli Hareketi diyorlar. 300,000,000 insan ve bu hudutsuz anarşi. Bu bir milletin ifadesi olabilir mi? Olamaz. Bu olsa olsa, bir ümmelin ifadesi olabilir. Ümmet, milletlere gebe bir kalabalık demektir. Ve, milletler, ümmetin koynunda, hizim anladığımız manada millet- ler değil, milletin ham maddeleridir. Çin'deki bütün bu bitmek tlükenmek bilmiyen ve her defa- sında neticesiz kalan hareketler, neyin aksülamelleridirler? İstismarın kanlı pençesinden, bir karışık camialı pazar, kurtul- mak istiyor. Buna bu şekilde imkân yoktur. İstismarın ağları, limanlarda yani top menzillerinin himayelerinde, duruyorlar. Mal alış verişi, Çin'in aleyhine olarak devam ediyor. Dahilde, 44