ha vakıf olan kapital'zmin, müstehlik adedini böylece ihmal etmesi, aceba bir hesap hatasından mı, yoksa başka bir şey- den mi ileri geliyor ? Her ikiside, Cihan harbine kadar, yukarda da söylediği- miz gibi, kapitalist istismar, daha ziyade Âsya ve Âkdeniz müstemlekelerine ve bir de yarı-müstemleke halinde bulunan fakat bitmez tükenmez servetlerin tabii vatanı olan Rusya'ya istinat ediyordu. Harpten sonra, borçlu ve kısmen pazar bir Şimal Amerikası yerine, alacaklı ve tamamile ihracatçı bir Şimal Amerikasının zuhuru, buraya yakın olan bütün deniz aşırı (Kanada, Avustralya, Cenup Âmerikası v. s. ) memleket- ler üzerine hem sermaye hem de ferdi teşebbüsün alâkasını teksif etti. Şimal Amerikası, yepyeni bir memleket tipi olarak doğmuştu. Ayrupanın sanayici memleketleri, hep ufak ve dar sahalardan ibaret olduklarından, buralarda, sanayi arttıkça zirrat miktar İtibari ile gerilemiş ve o memleketleri haricin ziraat maddeleri yardımına muhtaç kılmıştı. Halbuki, Amerika hem sanayi maddeleri, hem de ziraat maddeleri ihraç etmek gibi bir yeni çığırı, bünyesi sayesinde, ortaya atmış bulunu- yordu. Ve, rasyonel ve büyük istilhsal ismini verdiği yepyeni bir organizasyon esası sayesinde, Avrupanın her türlü istihsal normalarımı gerilerde bırakarak bunları altüst ediyordu. Hâdisenin gelişini ve neticelerini görmek için, 1929 senesini beklemiye lüzum yoktu. Britanya sermayesi hassastı. Derhal, Dominyonlarda ayni şeyin tatbikma geçti. Hindistan ve Mısır'da ayni şeyi yapamazdı, çünkü mülkiyet esaslarını değiştirmek, bunu yapayım derken siyasi teşevvüşlere yol açmak ihtimali kuvvetli idi. Fakat, başta Şimal Amerikası olmak şartı ile, Cenup Amerikasının ve Dominyonların, birden ve en modern teçhizat ile, gerek hammadde, gerekse zirai madde istihsalâ- tında büyük ve rasyonel istihsale geçmelerinin ilk neticesi şu oldu ki, bunlar haricinde ne:kadar geri teknikle toprak, yahut hammadde istihsali yapan memleketler varsa, bunlar, cihan mubadele mekanizmasından gittikçe daha fazla ekarfe edil- meğe (pazar harici atılmağa) başladılar, Bizim gibi, on sekizinci asır sonundaki sanayi inkılâbına iştirâk edemiyen, fakat, inkılâbı yapmış memleketlerde zirai ve ham madde ihtiyacı arttığı için, oraları bunlarla besliyen ve bu itibarla, yavaş yavaş soyulmak pahasına da olsa iyi kötü 24