maliktir. Avrupanın bir taraftan nüfus şartları bir taraftan da, geri de olsa, bütün on dokuzuncu asır boyunca dünya ölçüsün- de pazalara ihracat yapmak için kurulmuş sanayii göz önünde tutulacak olursa, bir kıta-birliği meydana getirilse bile bu bir- ligin bir otarşi'ye yani kendi kendine yetmeğe doğru gidemiye- cegi besbellidir. Kaldı ki, Avrupa, ham maddelerinin bir çoğu- nu dışardan tedarik ctmeğe mechurdur. Ayrıca da bütün Sark Ayrupası ve Tuna memleketlerinin hububat iatihsalleri kıtada- ki ihtiyacın ancak ?5 10 unu karşılamaktadır. Yani Avrupa, ge- da maddelerinin de mühim bir kısmını ithal etmeğe mahküm- dur. Bütün bu ihtiyaçlarını örtebilmek için satmağa mecbur- dur, pazarlar aramağa mecburdur. Nereye satacak? İmparatorluk kapanmaktadır. Amerika?! Japonya?! Rusya?! Kalıyor Çin ve Cenup Amerikası ki, politika tezatlarının merkez değiştirircesine buralara doğru akması, buralarda, yeni pazar gartları değil doğursa doğursa bir harp doğurur. Ayvrupayı kendi haline bırakır diğer sahaları ele alırsak, gene sahalar imkânının kısırlığını görürüz. Çünkü Amerikanın 12 milyon işsizine is bulması, ayrıca mahreç ve pazar meselesidir. Sahalar politikasından ayrılındığı ve eskisi gibi cihan ölçüsün- de bir serbest mübadele rejimine avdet düsünüldüğzü takdirde ise, istihsal teknikleri arasındaki farklar bas gösterecek ve geri teknikli saha ileri teknikli memlekatler tarafından tasfiye edil- mesine sahit olacaktır. Binaenaleyh böyle bir çıkmaza girmiş olan bir iktisadi rejim, bu çıkmazdan kurtulmak istedikçe ona ancak daha derin gö- mülmüs olacak ve tutunmak istedikçe, farkında olarak olmıya- rak, bünye değisikliklerine maruz kalacaktır, Tahlilde daha ileri gitmeye şimdilik lüzum yoktur. Şimdilik, eğer hâdiseye buhran ismini vermekte devam edecek- sek, buhran devam etmekledir. Milli Kurtuluşçu Türkiye ve buhran. Cihan harbi emperyalist devletleri ordu bakımından o kadar bi- tap düşürmüştü ki, Türk Milleti, milletçe bir harp yaparak siya- 6i istiklâlini emniyet altına almak fırsatını buldu. O sırada, em- 37T