bu teknik inkilâp içtimai çerçeveyi zorlıyarak — parçalamıatır. İçtimai çerçeve nedir? Bir vahdet arzeden - cihan iktisadiyalı. Düne kadar vahdet arzeden ve müşterek fiat, müsterek arzula- lep, müşterek istihsal ve istihlâk kanunlarına nazaran işliyen ci- han iktisadiyatının, şimdi, ayrı sahalar dahilinde ayrı kanuni- yetlere göre yaşamağa çalışması, bu sahalar dahilinde tenebbüt etmeğe hazırlanmasından başka bir şey değildir. Bir nevi fava- ifi-mülük devresine girmiş olan bu rejim, sahalar politikasını, acaba kendi iradesi ile mi terviç ediyor; yoksa onu oraya hâ- diseler mi sürüklüyor? Yukarıda, her iki âmile de yer vermiştik. Fakat, öyle de olsa böyle de olsa, acaba ne değişir? Vakıa mey- dandadır: vahdet halindeki cihan iktisadiyatı, bir kaç kocaman parçaya ayrıldıktan sonra, bu parçalar dahilinde de, ayrıca bin bir tezadın içinde kıyranıp durmakladır. Buna «buhrandan çıkış» demek hatalı olsa gerektir. Bu, olsa ol sa, buhran rejimine intıbak, buhran rejimine yerleşmek, buhran rejimini istikrarlandırmak demektir. Böyle bir he'in verebileceği neticeler. Sahaların birini, en çürüğünü, cle alalım: Avrupa. Avrupanın finans sermayesini, Almanya ve Polonyada, İngilte- re va Amerika; Tuna memleketleri ile Şark Avrupasında da Fransa temsil ediyor. Amerika ile İngilterenin bütün gayretleri, şimdilik bu çürük plasman sahalarından kredilerini çekebilmek- tir. Bu çürük sahaya para yatırmış olmakla ne büyük bir yanlış işlediklerini çoktan anlıyan bu iki sermaya morkuzinin Âyvrupa- daki sermaye politikaları, paralarını kurtarmaktan ve bu çü- rük sahayı, kim isterse ona bırakmaktan ibarettir. Kalıyor, Fransa. Filvaki Fransa, Avrupaya, toprağı ve mevcudi- yeti ile bağlıdır. Bunun içindir ki, Avrupayı, kendi sermayele- rine tahsis edilmiş bir saha olarak görüyor ve Almanya ve İtal- ya gibi ikincielden rakiplere karşı bazı emniyet tertibatı almak istiyor. (Avrupada Fransının bütün harpsonrası politikası bu ga- yesini tahakkuk etlirmekten ibarettir.) Fransız sermayesini Avrupa sahası için kâfi farzedelim. Yukarıda dedik ki ve bir hakikattir ki Avrupa, gerek sanavi ge- yekse ziraat hakımından Amerikaya nazaran geri bir tekniğe 36