1 Ekim 1932 Tarihli Kadro Dergisi Sayfa 18

taç olduğu pamuk cinslerinin ve pamuk miktarının yetiştirilmesi işi de, iki vekâlet arasında kooperasyon İüzumuna en canlı bir misaldir. Yabancı borsalarda, adları kara liateye geçen ihracat tacirleri- ne karsşı, yeni İktisat Vekâleti lâkayt kalmamalıdır. Adı kara listeye geçen lacir, yalnız kendi itibarını değil, ayni zamanda Türk malmın şöhretini de lekelemektedir. Bu itibarla yeni İktisat Vekâleti, Türk mallarının hangi şerait dahilinde cihan rekabet meydanına atılması lâzımgeleceğini tes- bit etmekle mükelleftir. Âyni suretle, sanayi sahasndaki bugünkü tesis ve işletme anarşi- şine karşı da, yeni İktisat Vekâleti göz yumamaz. Hangi sana- yiin nerelerde, nastl ve ne mihkyasta kurulması ve nasıl işlemesi lâzımgeldiğini tesbit etmek - eczahanelerin bile ulu orta kurul- masına meydan verilmiyen bu devirde. cn tabit bir Devlet va- zifesidir. İşte bütün bu, ve buna benzer işlerin, bugünkü umum müdürlük teşkilâtile buşarılamıyacağı âsikârdır. Çünkü artık mes'ele, sa- de hukuki, idari, ve umumi olmaktat sıkmış, tamamile ayrı ay- rı teknik ve hususi ihtisas işleri mahiyetini almıstır. O halde, ne kadar ihtisas işi varsaa, o kadar ihtisas bürası, a kadar madde teskilâtı. Burada, mahut bir itiraz nakaratile karşılaşacağımızı biliyoruz: — Ya eleman? Bizim memlekette, «eleman» denince, akla «Anka kaşu» gibi mistik bir mahlük gelir! Eleman, gökten inmez ki; Eleman, işin içinde yetişir. Türkiye'de otomobil yokken, sofür dediğimiz eleman da yoktu. Ve olması da mümkün değildi. Şoförü otomabil yetistirdi. Bu memlekette Bankacı, bankaların içinde yelişli. Bu memlekette Demiryolcu, demiryolların üstünde üredi. Bu memlekctte bürokrat, bürokrasinin içinde türedi! Her iş için belki kâfi miktarda elemanımız yoktur. Hattâ bazı işlerimiz için de hiç elemanımız olmadığı muhakkaktır. Meselâ ambalâj isinde olduğu gibi. Belki de vardır da, şimdiye kadar bu işin lâzumu idrak olunmadığı için, kim bilir hangi başka bir işe sarılarak maişetini kazanmak derdine düşmüstür. Böyle ihtisası 18 h