Fakat Türkiye bir harpsonu inkılâbı geciriyor ki, bütün harpsonu inkılâpları gibi o da seyrini bir tali oyununun seyrine ve anar- sisine hic bir suretle tâbi kılamaz. Hem işlenmemiş — tabiatın, hem göri cemiyet kaidelerinin iptidat cilvelerinc tahakküm ve onları kendi maksadının hedefine ve plânına esir etmek mecbu- riyeti, bütün harpsonu inkılâpları gibi Türk inkılâbının da vaslıdır. Bu inkılâpları ve onların inkizaf istikametlerini mütalâa için mulasavvıf filosofun ve mutasavvıf iktisatçının usul ve mantığı kâfi gelemez. Bir inkılâp memleketi için filosof ve mutasavvıf iktisatcı, Nietscbe'nin beyaz tüylü masum kayuncuklara benzatti- ği acip âlim tipidir ki, bunlara verilecek en iyi ceza, onları kendi mantıklarile kendi âlemlerinde başbasa bırakmaktır. Halk hayatının içinden doğacak bir iktisadi inkişafı, bir tetimat iş bölümünü beklemeze hizim ne vaktimiz, ne de saartlarımız müsalt desildir. Halk hayalının içinden, milli iktısadiyat islerimizi vatan-şümül kılacalk, milli istiklâlimizin vücut ve bakasına mesnet olacak bir iktisadi inkişafın, millt bir iş taksiminin doğuşunu beklemeğe razı olmak demek, Türk iktisadiyatının bugünkü iptidailiğine ve dağınıklığıne, Türk teknişinin bugünkü geriliğine, hülâsa Türk köylüsünün bugünkü iptidat istihsal ve bugünkü asağı tedi- ye kabiliyetine daha doğrusu onun bugün olduğu kadar yarın da mübadele ve pazar harici kalışıma ve bunun mukadder te- sirlerine katlanmak ve razı olmak demektir. Harp sonu inkılâplarından evvel iktisadi hayatın seyrine mü- dahale ediş, yani hariçten bir takım usuller ve vasıtalarla icti- mai iş taksiminin su veya bu istikamette inkişaf ettirilişi « sun'i » yve « gayri makul » telâkki edilirdi. Filhkakika o devir icin böyle bir müdahale hem mevzusuz, hem de manasızdır. Halbuki harp sonu inkılâplarından sonra ve bu inkılâplardan en şayanı dik- kat olanından birini yu.—şu.!.an Türkiye için asıl «suni» ve «gayri makul » olan şey bü ictimai iş taksiminin, inkılâbın gayelerine il