hurbaşkanlığının yeni Umumi Kâti- bi Albay Osman Köksal Çankaya Köşkünde Kabine ve Milli Birlik Ko- mitesi üyelerine sembolik bir kok- teyl veriyordu. Kokteylin bir gayesi de meşhur Köşkü göstermekti. Nite- kim toplantının baş davetlileri gaze- te fotoğrafçıları artık basın bir ej- derha değil, açık sözlü e samimi dosttur- arşivleri için film en kıymetlilerini odoldurdular. Bakanlar ve eşleri, Milli Birlik Komitesi üyeleri ve gazetecilerin bir araya geldikleri mütevazi kokteyl, gerçi sakıt iktidar mensuplarının "Çankaya âlemleri" gibi zengin de- ğildi. Ama toplantının başka bir zen- ginliği vardı ki eskilerin işte bunu temin etmeleri mümkün olamamıştı. Mütevazi kokteylin zenginliğini "sa- mimiyet" teşkil ediyordu. Bakanlar- bunların nasıl yapılabildiğini bir tür- lü kestiremiyorlardı. Hele Rusyaya Ar- dahanın kredi karşılığında peşkeş çe- kilmesinin odüşünülebilmesi Tarhanı şaşkına (çevirmişti. o Arkadaşlarına ve basın mensuplarına bu hikâyeyi anlatırken Bakanın hâli görülmeğe değerdi. Kokteyle Harb Okulu tale- belerinden birçok teğmen de davet edilmişti. Kendisine ihtilâl hakkında sitayişkâr sözler söyliyenlere Gürsel, genç teğmenleri göstererek "Ben bir- şey yapmadım vallahi... Yapanlar iş- te bunlar" diyordu. Kokteylde fena halde sıkılan bir general daha vardı: Cemal Madan- oğlu.. İhtilâlin bu mütevazi generali kendisine edilen iltifatlardan boğulur gibi oluyor ve başını öne eğerek ken- disinin hiç bir şey yapmadığını, bü- tün işi genç subay arkadaşlarının N Muhafız alayının Çankayadaki kokteyli Zenginliği: dan toplantıya en geç gelen Ticaret Bakanı Cihat İren oldu. Son dere- ce sıkılgan olan İren hiç bir şey iç- medi, sadece tatlı tatlı sohbet etti. Orgeneral Cemal Gürsel akşamları âdeti olduğu üzere suyla karıştırıl- mış iki kadeh rakısını ağır ağır içti. Yakınları Gürseli son günlerde bu görmediklerini o söylü- etrafındakilerle tat- lı tatlı şakalaşmasını zevkle seyredi- yorlardı. Hele kabine üyelerinin hâli görü- lecek şeydi. Bilhassa Basın Yayın Bakam Zühtü Tarhan -arkadaşları arasındaki adı "Melek Zühtü" dür- hayretler içerisindeydi. Başında bu- lunduğu Bakanlıkta, sakıt iktidar ta- rafından kendisine miras bırakılmış rezaletleri aklı bir türlü almıyor ve AKİS, 23 HAZİRAN 1960 Samimiyet başardığım söylüyordu. Belli ki Gene- ral Madanoğlu bu kadar iltifata alış- mamıştı. Çankaya Köşkünde on yıl- dır görülmiyen bir hava esiyordu. Sessiz adımların, kısılmış gözlerin, gerilmiş yüzlerin ve fısıltı hâlindeki söyleşmelerin yerini şimdi neşeli kahkahalar ve terbiyeli, tok sesler almıştı. Hele foto muhabirlerinin keyfine diyecek yoktu. Oradan oraya koşuyorlar, köşkün her yerinden, banyosundan, sakıtların yatak oda- larından, mutfaktan resimler seki- yorlardı. Gazetecilerden bir kısmı sakıt Cumhurbaşkanının cümbüş yapmadı- ğı gecelerinin büyük bir kısmını ge- çirdiği özel kütüphanesine (o dolmuş- lardı. Bayarın okuduğu ihtilâl me- todlarına ait etüdleri merakla karış- tırdılar. Etüdlerde bazı yerler kırmı- YURTTA OLUP BİTENLER zı ve siyah kalemlerle m Al bi tı çizilen yerler, garip bir tesadüf, katliamlar, BE dağıtmalar, ihtilallere kargı alınacak tedbirler ve ihtilal yapanlara karşı davranışları ihtiva eden satırlardı. Etüdlerin ba- zı kısımlarında da soru işaretleri vardı. Soru işaretleri ekseriyetle ta- lebe nümayişlerine ait kısımlara konmuştu. Vakit bir hayli ilerlemiş, misafir- ler a Yavaş yavaş git- mek üzere hazırlıklar başladı. An- kelimelerini uydurarak söyle- meğe başladı. Neşeyle el çırpan mi- safirler muzip gazeteciye uydular hattâ bazıları Çaça temposuna ayak uydurarak "Berbat Süleyman" la eğ- lendiler bile! Hukukçular faaliyette Ancak bir hafta boyunca bu kok- teyl, Çalışmaktan yorulan başlar için tek dinlenme imkânı oldu.. Di- ger günler, başkent hümmalı bir faa- liyete sahne oldu. Geçen seneler Ba- yar haziran sıcakları bastırdı mı Floryaya taşınır, orada yatlı, şam- panyalı, havyarlı, Maltadan getirtti- ği hususi meyva sulu -ve m sıra- da cümbüşlü, çalgılı, kadınlı, kızlı- hayatına başlardı. Beyfendiye gelin- ce, parasını tahsisatı mestureden Ö- dettiği Park Otel dairesine kapanır, memleketi oradan rr kalkısır dı. Halbuki 1960 Haziranının ort. diğer haziranlara nazaran Bi şekilde geçti ve bütün bu hafta bo- ca Türkiyenin yeni geçici idare- cileri denizi hayallerinde bile göre- mediler.. Milli Birlik Komitesi üyelerinin basın mensupları karşısında az da ol- sa terledikleri o günlerde, Adalet Ba- kanlığı kütüphanesinin pencerelerin- de güneş yavaş yavaş kaybolurken uzun bir masa etrafına sıralanmış kalabalık bir grup çalışmalarına de- vam etmekte ve üzerlerine aldıkları vazifeyi bir an evvel bitirmeğe uğ- raşmaktaydılar. İsim yapmış hukuk- çulardan müteşekkil bu topluluk iç- lerinde üç Bakan da bulunuyordu. Yüksek Soruşturma Kurulu ile Yük- sek Adalet Divanının çalışmaları hakkında gerekli Usul Kanununu ha- zırlamakla meşguldüler. Komisyon, çalışmalarına ara vermedi. Dört gece geç vakitlere kadar yapılan ça- lışmalar neticesinde özel Usul Kanu- nu hazırlandı ve Milk Birlik Komi- tesine sunuldu. Kanunun lında her şey inceden inceye düşünül- müştü. Sabıkların duruş rını ya-