23 Haziran 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

23 Haziran 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kontrolden geçiyordu ve kontrolü ya- pan Atatürk çocukları o sabıkların pek düşkün oldukları arap harflerini bilmiyorlardı. Kodamanların hayatı Geçen hafta içinde Bayar ve Men- deres adaya ilk gelişlerinde ken- dilerine tahsis edilen rahat odaların- mukabil Menderes alçalan re yükse- len ruh haletleri arasında dolaşıp du- ruyor, bazen çenesi düşüyor re konu- şuyor, konuşuyor, konuşuyor, bazen de sesi çıkmaz oluyordu. Umumiyet- le sabık Cumhurbaşkanının istinası iyi, sabık Başbakanınki kötüydü. Bu- na mukabil Menderes bol bol sigara içmekte berdevamdı. Yüzlerindeki kı- rışıklıklar artmış, suni taraveti orta- dan kalkmıştı. Bir berber muntaza- man geliyor ve sabıkları traş ediyor- du. Sıhhi bakımdan dikkatli bir kon- trol altındaydılar. Menderesin de, Bayara da kanları tahlile tabi tu- tulmuş ve Menderesinkinde rahat- sızlık teşhis olunmuştu. Doktorlar sabık Başbakanın değişen ruh hale- tini buna bağladılar. Bayarın ise hiç türlü tıbbi müdahale için ilaçlar, a- letler ve doktorlar daima hazır bu- lunduruluyordu. Doktorlar kara ve deniz kuvvetlerine mensup askeri hekimlerdi. Çurcurlar Fakat adanın asıl cümbüşlü kısmı, ikinci sınıf sabıkların bulunduğu yerlerdi. Bu sabıkların her biri bir telden çalıyor, kimi kabahatsiz oldu- ğunu söylüyor, kimi de topyekün kabahatli (Obulunduklarını itiraf edi- yordu. Hepsi sıkı bir muhafaza al- tındaydılar ve (o yabancılarla ittilat- tan men edilmişlerdi. Bu yüzden nö- betçiler ve vazifeliler dışında adanın diğer subay ve erleriyle o görüşemi- yorlardı. Nöbetçiler ve vazifelilerle konuştukları ise basit (ihtiyaçların hududunu aşmıyordu. Bunun sebebi subayların kendi aralarında aldıkla- rı bir karardı. Adadan haber, hava- dis çıkmamasına ciddi şekilde ehem- miyet veriliyor, hiç kimse Yasamda hadiselerini dışarıya aksettirmeğe yanaşmıyordu. Sabıklar, bir arkadaşlarını posta- başılığa, hapishanelerde kullanılan tabirle meydancılığa tayin etmişler- di. Bu, Menderesin azılı silâhşörlerin- den Osman Kavrakoğluydu. Mecliste daima ön sıralarda oturan, konuşan muhalif hatiplere rahat vermeyen, saman zaman cakalı nutuklar atan -Meclisin son celsesinde İsmet İnö- nüye hitaben "Asıl biz seni kurtara- mayacağız! Seni biz mahkemeye ve- AKİS, 23 HAZİRAN 1960 receğiz" buyurmuştu. eski Rize mil- letvekili simdi süt dökmüş kedi gi- biydi ve arkadaşlarına hizmet edi- sabıkların göze çarpan başka kir hususiyetleri daha vardı: Hallerine şükrediyorlardı. Hepsi, İh- tilal patlak verdiğinde derhal öldü- rüleceklerinden korkmuşlardı. Hele bazıları halkın kendilerine karşı bes- lediği düşmanlığı bizzat görmüşler, bunu suratlarına yağan tükürükle- rin veya sırtlarına inen yumrukların içinde hissetmişlerdi. Celal Yardım- cının veya Hikmet Bayurun yüzle- rinde şaklayan tokatlar bu derin ki- nin, hiddetin ifadesiydi. Bu bakma- dan, hayatlarının emniyet altına alın- mış olmasından dolayı memnundu- lar. O kadar ki halk arasında Celal Bayarın "İstifa etmezsen seni şimdi alır, Kızılaya bırakırız" diye tehdit edilerek istifaya zorlandığı rivayetle- ri dolaşıyordu. Bunun aslı yoktu. Ba- yara, Harbiyedeki ilk günlerde istifa etmesi söylenmişi sabık Cumhurbaş- kanı reddedince üzerinde durulma- mıştı. Anlaşılan Bayar "müstafi Cumhurbaşkanı" olmaktansa "sakıt Cumhurbaşkanı" olmayı tercih et- mişti. Bu haftanın başında Yassıada sa- kinleri, sadece bir hazırlıktan pek hoşlanmıyorlardı. Adanın büyük spor salonunda faaliyet vardı. Anlaşıldı- ğına göre sabıkların duruşması bu- rada yapılacaktı. Süngüsü düşenler Sabıkların içinde en ziyade iğrenme hissi uyandıranlar ona buna mek- tupla başvurarak ağlayanlar, yalva- ranlar, şefaat talep edenler oldu. Doğrusu istenilirse obunların sayısı adamakıllı yüksekti. Ama adada en ziyade mürekkep ve kağıt kullanan belki de eski Basın - Yayın ve Tu- rizm Umum Müdürü, Menderes hay- ranı Altemur Kılıçtı. Tanıdığı tanı- madığı herkese haber salıyor, ken- disinin, suçsuz bulunduğunu, en iyi niyetlerle dolu olduğunu bildiriyor- du. Canım, kendisini Yassıadada tut- makta mana mı vardı? Gerçi mek- tuplarda Kılıç dışarda bir basın ate- şeliğini henüz talep etmiyordu ama, anlaşılıyordu ki böyle bir vazife ve- rilse "kabul edecek"'ti! Hayret uyandıran, bu neviden yalvarmaların arkasına en ziyade sığınanların vaktiyle en müfrit dav- rananlar olması oldu. Bir lar oOMenderese toz kondurma- yanlar şimdi sabık Başbakan aley- hinde söyleyecek söz bırakmıyorlar, her şeyle onu suçlandırıyorlar, "isti- fam cebimdeydi, hemen ayrılacak- tım, ama sokağa çıkma yasağından dolayı çıkamadım ki!" diyorlardı. Bu sözler Yassıadadaki o vazifelilerin ve iv m | N li Şiirlerimizi, yazılarımızı okuyan- lar, yaptıklarımızı takip edenler bizim kanaat ve düşüncelerimiz hakkında yeter bilgi edinmişlerdi 17 yılı askın meslek hayatımızda gazetecilik tutumumuz da bellidir. Gazeteci teşekküllerine hizmetleri- miz de ortadadır. Buna rağmen AKİS'te çıkan bir yazıyı cevapla- mak zorunda kaldık. Gelelim meseleye: İçişleri Ba- kanı Namık Gedik, Başbakan yar- dımcısı Medeni Berkin teşviki ve Turhan Dilligilin maşalığı ile hak- kımızda tertip düşünüldü. Ya Bey- nelmilel Basın Enstitüsünü takbih edecektik, ya da ölümlerden ölüm beğenecektik. Bu , Enstitünün tu- tumunu takbih edersek kârlı da çı- kacaktık. Totodan gazeteciler tesek- küllerine hisse verilecekti. Görüş- meler simdi gazetecilik yapan bir- kaç kişinin huzurunda ve Rüzgarlı sokakta oldu. Direndik. Turhan Dilligil vasıtası Da de Çalışma Bakanlığına, Bölge Çalış- ma Müdürlüğüne, İçişleri Bakanlı- ğına ve Ankara Savcılığına muhte- lif ihbarlar yapıldı. £ Sendikamız teftiş gördü. Verilen raporların hepsi lehimlidedir. Mahkemeye ve- rildik ve 21 Mayısta baskı rejimi rine beraat ettik. Birkaç defa İç- işlerine Bakanlığına, (Örfi İdareye çağırıldık, suçumuz olmadığı için bırakıldık Bu arada Medeni Berk ve Namık Gedik çalıştığımız gaze- teye şikayet ettiler. Daima iktidarı tutan gazetemiz bila ihbar ve bila azmin isimize son verdi. Şimdi bu bizim (savaştıklarımıza belini yun sütunlarında küfret- ktedir. Sonuna kadar sabrettik. Gazete- ciler Cemiyeti kongresinde karsı- mıza tertiplerle gelenlere ve onla- ra uyanlara cesaretle rüzgarın bir gün tersinden de esebileceğini söy- ledik. Rüzgar tersinden esti, hak yerini buldu. Bizimle uğraşanla- rın nerde oldukları malüm. Biz ise açık ve namusumuzla ortadayız. AKİS'e bu mektubumu bir dü- zeltme olarak gönderiyorum. Ya- yınlanmasını rica ederim. M. Kemal Kurşunluoğlu - Ank.

Bu sayıdan diğer sayfalar: