gelirdeki yıllık vasati artış hıra 68.8 iken, 7954.7958 devresinde bu nisbet 9601.3e düşmüştü. 1954 den bu yana reel milli gelirimizdeki artışların, sa- bık iktidar için en lehte bir hükümle nüfus artışını karşılamaktan ileri gi- demediği ve adam başına reel milli gelirde hiçbir artış olmadığı gün gi- bi ortaya çıkıyordu. Rakamlarda ya- pılan şişirmeler hesaba katılmadan düşünüldüğü zaman bile, 1954-1958 arasında vatandaşın gelirindeki nak- di reel artış yılda sadece 7 -evet- 7 liracıktan ibaret kalıyor demekti! İş- te, "görülmemiş kalkınma" teranesi- nin altında yatan acı gerçek buydu. Yeni siyaset Alican konuşmasını İnkılap Hükü- metinin iktisadi ve mali siyaseti- ninanahatlarınıizah ederek bitirdi. Bu politikanın esası "istikrar içinde kalkınma" formülünde ifadesini bu- luyordu. Bütçeler denk olarak kapa- tılacaktı. İktisadi devlet teşekkülle- rinin ve diğer,amme sektörü mües- seselerinin Merkez Bankasına olan le açık verdiği ve yatırım masrafla- rını karşılamak şöyle dursun, cari zararlarını bile kapatamadıklan bi- linen bu teşekküllerin bünyesi, derin bir ıslahata tâbi tutulacaktı. Faiz hadleri realist bir şekilde arttırıla- cak ve kredi konrolleri devam ede- cekti. Dış tediye vecibelerimize na- muskâr bir Devletin yapması gerek- tiği şekilde günü gününe riayet edi- lecek, kota sistemi devam edecek ve liberasyona tabi mallar o listesi de muhafaza edilecekti. Yatırımlar ye- niden gözden geçirilecek, aralarında- ki münasebetler de göz önünde tutu- larak uzun vadeli bir kalkınma plâ- nına bağlanacaktı. Tabii, bu planın yapılması uzun yıllar isteyen bir iş- ti. Fakat, Devlet Bakanı Şefik İ- nan daha şimdiden bir İktisadi Plân- lama Dairesinin kurulması için çalış- malara başlamış ve birçok güzide ik- tisatçıdan, başta Doç. Osman Okyar olmak üzere, faydalanmağa karar vermişti.. Plân hazırlıklarında ayrıca yabancı mütehassıslardan da istifa- de edilecekti. Memleketin net döviz gelirinin kaynağı olan ihracatı art- tırıcı ve ithalât» azaltıcı yatırımları teşvik etmek esas olacaktı. Hükü- met, bu şartlar altında, mevcut bü- tün kanuni teminattan da istifadeye devam edecek olan yabancı serma- yenin memleketimize karşı biraz da- ha fazla ilgi göstereceğini ümit edi- ordu. Bütün bu tedbirler alınırken, haysiyetli bir müstakil Devlet sıfa- AKİS, 23 HAZİRAN 1960 tıyla milletlerarası teşekküllerle ge- reken istişarelerde obulunulmaktan da geri kalınmayacaktı. Ümitsizlik yok Alican, "Bu vaziyet karşısında as- la ümitsizliğe düşmüş değiliz" di- yordu. Türk .milletine ve kendi ça- lışma kudretine güvenen bir Bakan elbette böyle okonuşacaktı. Fakat, bu, karşılaşılan (o işlerin oazametini gölgeleyen bir söz de değildi. Öte yandan Hükümet, çok haklı olarak bir devalüasyon düşünmediğini ilan ediyordu. Gerçekten, dış ticaret had- lerimizin bir devalüasyon neticesinde büsbütün bozulacağı ve devalüasyo- nun asla bir zaruret teşkil etmediği muhakkaktı. Fakat, bunun yanında bu kadar muazzam bir dış borç mi- rasının altından kaynaklarımızı he- ba etmeden nasıl kalkacağımız da sorulmağa odeğerdi.. Bu durumda, dost ve müttefik devletlere belli başlı bir vazife düşüyordu. Başta Birleşik Amerika olmak üzere dost ve mütte- fiklerimiz Türkiyenin hakikaten hız- lı kalkınmasını istiyorlar mıydı ? İs- temiyorlar İ dımların arttırılmasını kabul e liydiler. Herhalde, 27 Mayıs İnkıla- bının Hükümeti, bir diktatörlük he- veslisinden çok daha fazla odestek- lenmeğe lâyıktı. Başta Birleşik Ame- rika olmak üzere dost ve müttefik- ler şimdi bu bakımdan Türk Milleti- nin huzurunda bir imtihan geçirmek durumundaydılar.