YURTTA OLUR BİTENLER yet Fakültesinde Orta Okul edebi- yat öğretmenliği ehliyet imtihanına girdi ve kazandı. Profesör Köprülü- nün de dahil olduğu heyet, genç ada- mın azmine hayran kalmıştı. Diplo- malarını koltuğuna sıkıştıran Amil, Milli Eğitim Bakanlığına müracaat etti. Eskişehir Lisesi Türkçe öğret- menliğine tayla edildi. Bu vazife genç Amili manen olduğu kadar mad- deten de huzura kavuşturdu. O tari- he kadar 43 lira olan maaşı 86 liraya yükselmişti. Genç öğretmen adetâ şaşırmıştı. Bu kadar parayı ne yapa- cağını kestiremedi. Eskişehirde geçen bir yıl oAmili hayatta biraz daha pişirdi. İstedikle- rine kavuşabilmek için vatani vazi- fesini tamamlamayı düşündü ve o yıl askere gitti. Genç öğretmen vaktini boş geçir- memiş, askere giderken İstanbul Hu- kuk Fakültesine kaydolmuştu. As- kerlik süresince derslerine hazırlan- dı ve o yıl birinci sınıftan ikinci sını- fa geçti. Amil terhis olduğunda Hu- kuk Fakültesi ikinci sınıf (o öğrenci- Eğrisidoğrusuna... Genç öğretmenin Fakülteye devam edebilmesi için İstanbulda kal- ması lâzımdı. Eskişehirden İstanbula naklini istedi. Talih Amile gene yar- dan etmedi ve kendisini "sen Düzce- yi ibilirsin" diyerek Düzcede açılan orta okula tayin ettiler. Çar nâçar gene ilk memuriyetine başladığı memlekete döndü. Cam sıkılmış, tö- sü: arkada bıraktığı Fakültede kal- mıştı. Devam edemiyeceğine üzülü- yor, elinden bir şey gelmediği için de iki misli sıkılyordu. Ne var ki, genç Amili Düzcede bekleyen yeni, yepye- ni bir macera vardı. Genç öğretmen Düzcede eşi Muammer hanımla ta- nışacak ve "her işte bir hayır var- dır" sözünün doğru olduğuna bu me- sut karşılaşma sonunda bir kere da- ha inanacaktı. Muammer hanım Ça- pa öğretmen okulundan mezundu. İ- ki genç Düzcede tanıştılar ve nişan- landılar. Evlenmeleri ise bir hayli sonra oldu. Bir yıl Düzcede kalan Amil dayanamadı ve Bursadaki baba yadigârı evi satarak tahsiline devam kararını verdi. Ev satıldı. Eline ge- cen birkaç kuruşla Amil Fakülteye devama başladı. Ancak para pek farla dayanmadı. Azalmağa yüz tu- tunca bir işe girmek icap etti. Babıâli esnafı... Edebiyata olan merakı genç adamı Babıâliye doğru itti. Bir dostun tavsiyesiyle Halit Ziya Uşaklıgil ile Selim Ragıp Emecin sahibi bulundu- ğu Son Posta gazetesine Adliye mu- habiri olarak girdi. Bir yandan fa- 12 Amil Artüs İyi bir baba külte, bir yândan gazete.. Genç a dam her ikisini de muvaffakiyetle yürütüyordu. Nihayet Hukuk Fakül- tesini pekiyi dereceyle bitirdi. Avu- kat olmak istiyordu, staja başladı. Fakültedeyken kendisine çok yardı- mı dokunan, kendisini çok seven ho- cası Ebulüla Mardin genç stajyeri yalnız bırakmadı. Amille meşgul ol- makta devam ediyordu. Bu arada Amili, kayınpederi olan ve Necmet- tin Molla adıyla tanınan eski Ad- liye Nazırlarından Necmettin Ko- cataşlâ tanıştırmıştı. İki ilim adamı genç hukukçudaki üstün zekâ ve ka- abiliyeti sezmiş, ona ellerinden gel- diği kadar yardım etmeği bir vazife bilmişlerdi. Necmettin Molla genç Amili himayesine aldı. Bu sırada A- dalet Bakanlığı Avrupaya talebe göndermek için müsabaka imtihanı açmıştı. Amilin buna girmeğe niyeti yoktu. Bir an evvel stajını bitirip ha- yatını kazanmak gayesindeydi. Ama Necmettin Molla ile Ebulüla Mardi- nin ısrarlarına dayanamadı ye imti- hana girerek kazanan dört kişiden biri oldu. Diğer kazananlar şimdiki Adalet Bakam Abdullah Gözübüyük, Temyiz 6. Ceza Dairesi Reisi Ekrem Türemen ve Siyasal Bilgiler Fakül- tesi Profesörlerinden Fikret Arıktır. Böylece dört genç Lozana yollandı. Amil burada Hukuk doktorasını ta- mamladı. Fransanın Almanlar tara- fından işgal edildiği sırada tahsilini bitirdi ve Türkiyeye döndü. Kendisi- ni senelerce bekleyen yefakâr nişan- lısıyla Amil Artüsün evlenmeleri bn yıla rastlar. Evvelâ İstanbulda İcra Hakimli- ğinde, sırasıyla, Ticaret Mahkemesi âzalığı ve 10. Hukuk hakimliğinde bulundu. 1947 yılında Hukuk haki- miyken Adalet Bakanlığı tarafından Hukuk Usulü Kanununun o hazırlık- larında bulunmak üzere Ankaraya davet edildi. Kanunun hazırlanmasıy- la vazifeli komisyonda 5 ay çalıştı. Bu vazifesi bitince Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Umum Müdürlüğüne ta- yin edildi. Bu sırada Adalet Bakanı Şinasi Devrimdi. Adalet Bakanlığında Fuat Sürmen- le, Halil Özyörükle, Rüknettin Nasu- hioğluyla çalıştı. Bu arada muhtelif mesleki konferanslar için dış memle- ketlere gönderildi. 1960 de UNESCO nun "Dünya Telif Haklan" nı hazır- layan komitesinde vazife aldı. 1952 yılında Amil Artüsün Adalet Bakanlığı Müsteşarlığına tayini ba- his konusu oldu. Bu hususta hazırla- nan kararname yüksek tasdike ikti- ran etmek üzereydi. Ancak D. P. ile- ri gelenleri Artüsün partilerine olan bağlılık derecesini iyi bildiklerinden kararnameyi geri çevirdiler ve Artü- sü Yargıtay üyeliğine naklettiler. Artüs aralıksız olarak sekiz yıl Yargıtay üyeliği yaptı. Yargıtay Baş- kanlığına hak kazandığı halde, aynı politik düşünceyle D. P. ileri gelen- leri saçları kırlaşmış hukukçunun ö- nünde barikatlar kurdular. Hele son senelerde Yargıtay ikinci Başkanlı- ğına Artüsü getirmemek için bu ma- kamı beş ay boş bırakmaları duyul- mamış bir şeydi, Artüs UNESCO komitesinden son- ra ikinci defa Amerikaya vazifeyle yollandı. Ancak verilen vazifeyi D.P. ileri gelenleri bilseydi herhalde bu iş de geri kalırdı. Artüse "Amerikada hakimlerin statüsü" ve "Amerikada kanunların Anayasaya aykırılığının mahkemelerce ve yüksek mahkemece tetkiki" konusunda iki rapor hazırla- ması görevi verilmişti. Devlet Baka- nı bu tetkiklerinin şimdi pek çok işi- ne yaradığım söylemekte ve tatlı tat- lı gülümsemektedir. Oldukça uzun boylu, kıvırcık kır saçlı Devlet Bakanı iyi bir aile baba- sidir. Eşi Muammer Artüs eski bir öğretmendir. Sakin ve muntazam bir hayatı olan Amil Artüsün iki kız ço- cuğu vardır. Tiyatroya aşırı sevgisi olan Devlet Bakanının en çok sevdi- ği şeylerden biri, gece yorgun argın eve geldiğinde eşinin okuduğu günlük gazeteleri dinlemektir. Eşi devlet iş- lerine son derece meraklı bir hanım- dır. Amil Artüs Bahçelievlerde otur- maktadır. Evi kendisinindir ve ban- kaya borçludur. AKİS; 23 HAZİRAN 1960