BADYO lığı" vardı. Gergi dinleyici Türk Mü- rigini diğer saatlerde de dinleyebili- yordu ama, zaten eğitim ve kültür programları as olan radyoda küçük sayıda da olsa bir kitapseverler gru- bunun takip ettiği bu kitap saati programı baltalanmış oluyordu. Büt- çe müzakereleri şırasında da radyo- culuk bakımından belki hiçbir yerde görülmemiş bir hadise cereyan etmiş- ti. Haber Bültenlerinde nutuk okut- turmaktan hızım alamayan hükümet birkaç gün sonra saat 18 de radyo- dan nutuk çektirmeyi "akıl etmişti". Her gün saat 18 de okunan nutuk- lardan bir tanesi de müthiş ve münte- hir İçişleri Bakanı Namık Gedike ait- ti. Gedikin Meclisteki konuşması da diğer bültenler gibi Anadolu Ajansın- dan, hem de eksik olarak gelmişti. Spikere yâlnız dört sahifesi verilen bu konuşmanın tam 34 sahife olduğu söyleniyor ve derhal yayına geçilme- li isteniyordu. İlk dört sahife okunur- ken diğer sahifeler de yetiştirilecek- ti. Birinci sahifeyi okuyan spiker i- kinci sahifeye geçerken müthiş bir- şey farketti. Nutuk birinci sahifeden üçüncü sahifeye atlıyordu. Bu vazi- yet karsısında yalnız birinci sahifesi yayınlanmış olan konuşmanın okun- masına ara verildi ve Anadolu Ajan- sından ikinci sahifenin gelmesi bekle- nirken 22 yıllık Ankara Radyosu, din- leyicisine hiç bir açıklamada bulun- madan tam altı dakika sustu ve bek- ledi. Konuşmanın okunmasına tekrar başlandıktan sonra Ankara Radyosu- nun içinde sivil emniyet mensupları dolaşıyordu. Çünkü o günlerde "sa- botaj" zihniyeti adamakıllı almış yürümüştü. Gedikin konuşması oku- Burhan Belge Beceriksiz radyocu... nurken belki "birisi durumu sabote etmişti veya edebilirdi. ; Fakat radyonun, o prensipleri, hak ve hukuku hiçe sonra görül- dinleyiciyi ve sayması 28 Nisandan memiş bir sekil aldı. 28 Nisan Perşembe günü Örfi İdarenin saat 15 de ilânından 15 dakika sonra An- kara Radyosunun Program Müdür- lüğü odasındaki telefon çalıyor ve tesadüf Radyoevinde tek başına bu- lunan bir idareciden normal progra- ma göre saat I5 de susmuş olan radyonun çalıştırılıp durumun Türki- yeye duyurulması isteniyordu. O sa- bah İstanbul Üniversitesinde feci o» laylar cereyan etmiş, profesörler ya- ralanmış, öğrenciler öldürülmüştü. Fakat bütün bunlar radyoevi sakin- leri tarafından çok geç öğrenilecekti. Örfi İdarenin biran önce halka duyurulması için 27 Nisan günü te- lefonla aranan ve tesadüfen radyoda tek başına bulunan idareci derhal or- tada bazı şeylerin döndüğünü hisse- diyor ve radyonun çalıştırılması için emir verecek yetkili şahısları yine telefonla aramaya başlıyor. Yerinde bulduğu her şahıs bu emri vermesi için işi başkasının üstüne atıyor. Me- suliyeti üstüne almaktan korkan söz- de yetkililerin vazifeyi birbirlerine devretmelerinden başı dönen ve or- tada tek başına kalan radyo idareci- si sonunda radyoyu çalıştırmamaya, fakat Etimesguttaki istasyona tele- fon ederek vericinin yayına hazır vaziyete sokulmasına karar veriyor. Nihayet Radyoevine gelen diğer yet- kililer Mili Savunma Bakanlığının verdiği emirle saat tam 16.15'de, ya- ni Örfi İdarenin ilânından tam bir sa- at 15 dakika sonra Ankara Radyosu- nu çalıştırmışlar ve bir anonsla du- rumu bütün Türkiyeye yaymışlardır; Bundan sonra, zaten bozulmuş olan sinirler adamakıllı gerilecek, bu radyolarımız gibi Ankara Radyosu da 27 Mayısta hürriyete kavuşacak- tı. Fakat bu hürriyete rağmen bütün radyolarımızın halledilmesi son dere- ce güç bir takım meselelerle karşı karşıya bulunduğu da bir hakikatti. 26 AKİS, 23 HAZİRAN 1960