sürü psikolojisi, yarı münevve - rin yarım seciyesini karakteriza e- den vuhi hallerden biridir. Azizim Nurullulı Ata Bey, Bu yazıları yazmak fikri banu, sizin «Milliyet> te çıkan ve <kad- rosdan bahseden bir yazınızı o - kurken geldi. Kadroyu sanlamı- yoruz!» diyenlere cecvan veriyor ve onları anlayışsızlıkla itham e- diyorsunuz. Bence anlayışsızlık bir ruh dii;—künlüiü değildir ve İstanbul'da, Kadroyu anlamıyo: ruz diyenler üstünde konuşurken daha başka bir takım sebepler ve izahlar aramak lüzımdır. İyi okuyamıyan ve okuduğunu an- lıyamıyan insan, hiç şüphe yok ki, Türkiye'nin bütün şehirlerinde mevcuttur. Kadroyu anlıyanların isa azlığınmı berveçhipeşin kabul etmek icabeder. Fakat ciddi mev- zuları anlamıyan ve bu anlama- dığı mevzuları ciddiyetinden tcc- yit eadip derhal lâübalileştiren ve karikatürleştiren insan tipi Tür -« kiye'nin yalnız bir şehrinde bu - lunur: İstanbul'da, Bu tip, şu yukarda anlatmıya ça- Juşlığımız yarı münevver tipidir. Anlamamak başka, anlamak fok- sİyonunun tabii unsuları olan <le- lâkki» ölçülcrini iptizal etlirmek gene başkadır. Anlamıyn, bir ma- sum adamdır. Fakal idrak ve te- lüâkki ölçülerini iptizal ettiren, ciddi insan olmanın bütün kayıt- larından sıyrılıp ta, bir fikri he- zal içinde şahsiyetsizleşen ve ha- kirleşen insan Aancak bir müte - reddidir. Şimdi «Kadros nun mahiycetini ta- yin edelim; Kadronun mevzuu Türk inkılâbı- niın ideolojisi ve muhatabı, İnkı - lâp münevvoerliğidir. Binaenaleyh 42 Kadro, evvelâ mevzuu muayyen olan, sonra da bu mevzu üzxtünde neşriyatını yaparken, kendi mu- hatap kütlesinin hududunu adeta hendesi bir kat'iyetle cizmiye ça- lışan bir meemuadir. İnkılâp münevveri kimdir? Bunu layin için, Kadraya mevzu olan sinkılâp ideolojisir mefhu munda mutabık kalmak lüzim - dır. O zaman inkılâp münevvceri- nin siması, konkretize edilen bu mefhumun arkasından kendi ken- dine bolirir. İnkılâbımızın ideolajisi, İnkılâbı- mıza esaş olan; yani inkıl&bımı - zın mahiyetinde mündemiç bulu nan fikri prensiplerdir. Her inki- lâp ya bir fikir sistemini temsil, ya bir fikir sistemine istnat eder diyoruz. Türk inkılabının da, ma hiyetinde tabiatile mündemiç 0- lan, yani onun temsil ettiği bir sıra fikri ve nazari unsurlar var- dır ki, hunların izah ve Ledyin e- dilişi ve bu suretle de inkılâbımı zın, bir takım fikri unsurları ih- tiva eder bir inkılâp halinden çı- karılarak, bir takım muayyen vc müdevven nazari prensiplere is- tinat eder bir inkılâp haline ge tirilişi, bugünün nesli için mühim we âcil bir inkılâp vasifesidir. İşte inkılâp müneyveri, bu yaziefyi idrak eden, bu vazifeyi benimsi- yen, yani kendini inkılabın dava- larına veren adam demeoktir. İnkılâp müncevverini de inkılânçı almıyan münevverden ayıran hu- dudun bir takım tahzsil derecele- rimin resmi vesikalarına görc ta- yinine çalışmaktaki münasebet - sizlik âşikârdır. Fakat bir çok a- lâmetler vardır ki, bu iki lip insan arasındaki karakter farkını der- hal tayine yararlar. İnlolâp mü- nevverinde inkılâpçı idealizm a- sıldır. İdcalizm, yani her şeyden