çalınmak istenen bir sanatkârın, bir akidesi hakarete uğramış bir müminin, zaptolunmaz tehevvürü vardı . Sivas nutku günlerini unutmayanlar, bu tehevvürün manasını hatırlarlar: Dumlupmar, Lozan yolu ile Sivasa gelen ve daha ilerilere git- mek İsteyen Türk Başvekili, Sıvas istasyonunda devletin demiryolu siyasetini izah ederken, İzmirde bir fırka İlideri, bize, Akvam Cemiyetinin kontrolü altında bir (mahmi) mem- leket olmak yolunu gösteren Mösyö Müllerin diliyle konuşu- yor, İzmir sokaklarında bir kalabalık bu sesin peşinden ala- bildiğine koşuyor ve İstanbulda bir gazete, Sivas istasyonuna ilk treni götürenleri, cepleri şampanya şişeleri dolu bir bed- mest kafile gibi tasvir ediyordu . O günlerde bir gence: — Başvekilin demiryolu siyaseti nedir 7? Diye, bilmem ki sordunuz mu ? Eğer sormamışsanız bile ina- nımız ki, alacağınız cevap, Sivasta başka, İzmirde başka olacaktı. & Gençlik çağı, içtihat çağı değildir . Bu çağın insanına hayat ve cemiyet bilgileri, âdeta evvelden hazırlanmış bir sistem halinde verilir. İtalyada Balilla, mücerret manasiyle alındığı zaman, belki ideal bir. tip değildir. Fakat Balilla, bugünkü İtalyan cemiyetinin, İtalyanın bugün içinde yaşadığı cemiyet ve tabiat şartlarımın muhtaç olduğu tiptir. Türk milleti filvaki özentiyi ve imrenmeyi sevmez. Onda, yaşadığı uzun tarih devirlerinin mahsulü olan bir irsi rub hâleti vardır. ( Kendi kudretine inanma seciyesi ) şeklinde ifade edebileceğimiz bu ruh hâleti, onda artık ahlâk bhaline gelmiş öyle bir Psikoloji hassasıdır ki, kendisine nümune diye gösterilen her yabancı insan tipine karşı derhal bir re- aksiyon şeklinde vücudünü hissettirir. Milletin asliyetinden ve şahsiyetinden gelen bu irsi ruh hale- tini zedelememek lâzımdır ve bir Balillayı Türk çocuğuna nümu- ne gibi vermek bizim aklımızdan geçmez. Fakat biz bir genç nesle muhtacız ki, onun Ararattan Akdeniz kıyılarına kadar Türkelinin her bucağında yaşayan her men- subu, kendisine: 6