tırpanı altında kaybolmuş gibi sürüklenen perişan kafileler ilerledikçe azaldı ve azaldıkça hazin'eştiler. Öyle ki, Kuban, Don, Volga ovalarının, açlıktan şehirlerini bırakan insan dal- galarında arta kalanlar, göç etmek için koştukları nehir iske- lelerine eriştikleri zamahn, artık kendilerini, sürü sürü akar sulara atacak kadar kudurmuş, çıldırmıştılar. O gecenln sabahında Nâzım Hikmet “Açların göz bebekleri,, ni yazdı: Açlar, dizilmiş açlar, Ne erkek, ne kadın. ne oğlan, ne kiz, Sıska, cilız, Eğri büğrü kollariyle, Eğri büğrü afaçlar .. Bunlar, Yürüyen parçaları, O kurak Toprakların... Açlar dizilmiş açlar, Dt'ğiı' bir ı'.'ü'ı:', Değil beş on, Oluz milyon, ÂAç, Bizim.. “Açların Göz bebekleri,, onun - kendi tabirince - ilk fütürist şiiridir. (I| Bugünkü Nâzım Hikmeti eski “genç şair., den ayıran dönüm, işte, bu kasvetli filimle başlar. 1922 mayısının onuncu gecesi bir etüdyan grupu, ilk fütürist şilirini yazalı o gün tam bir sene olan genç şairin şüirlerini dinlemek için küçük bir ictima tertip ettiler. Hazır olanlardan biri, "Gabriyel Danunçiyo,, dan bahsettli. Danunçiyo o zaman beynelmilel bir sanatkâr olduğu kadar, 1922 -deki İtalya hadiselerinin en idealist bir aksiyon adamı, en ileri kahramanlarından biri idi, O gece Gabriyel Danunçiyoyu, Nâzım Hikmete bir nümune gibi gösterdiler: () Bu Tanra Konstrüktüsizm denildiğini Lilâhara anladık 32