Bakanın kaderi oraltanı sanık mikrofonunda Po- latkan takip etti. Eşki Maliye Ba- kanının bu konuda fazla s suçİU ulun- madığı anlaşılıyordu. Koraltan, ka- rısı için 500 dolarlık döviz talep et- mişti. Polatkan Bayan Koraltanın hakikaten felçli olduğunu bildiğinden bu talebi "takdir hakkı"nı kullana- rak is'af etmişti. Ama Koca Başkan, sıhhi malzeme diye Barbara'yı oge- tirtmişti. Bunu Polatkan bilmiyordu. Başkan sordu: — Refik Koraltanın evine girip çı- kiyordunuz. Orada bu Gürbüz Kızı görmediniz mi? Gmibize gidip, Barbara'nın hangi parayla getiril- diğini araştırmadınız mı? H , Polatkan Gürbüz Kızın farkına da varmamıştı. Ancak dolar- ların tahsisinde bir usulsüzlük yapıl- b. Müracaatı elden takıp eden Bakanlık Kambiyo Müdür- lüğüne gidecek yerde Ankara Kam- biyo Müdürlüğüne gitmişti. Orada da, istidanın altında Polatkanın "uy- gundur" şerhini, içinde oOKoraltanın adını görünce memurlar formaliteyi neticelendirmişlerdi. guya çekildikten sonra bir kafilesi tanık mikrofonunda (resmi geçit yaptı. Her biri, Üzerine çamur sıçrayacak diye korku ve heyecan içindeydi. Onun için, bilhassa erkek olanlar -Kambiyo müdürüyle omua- vini- konuştu ular da konuştular.. Söy- ledikleri incir çekirdeğini doldurmu- dikkat ettikleri husus karmak değil, kendilerinin suçsuzluğunu belirtmek- ti. Bu yüzden dinleyiciler böylesine lar. Bâzılarına en sonda Başkan bile kızdı. Bir tanesi tutturmuş, Polatka- nın "uygundur" şerhini "son derece rahat bir şekilde" yazmış bulundu- gunu söylüyordu. Polatkan bu şerhi rahat yazdığından, o da bir taahhüt- mıştı. Bunu bir kaç defa tekrarlayınca Başol dayanamadı: — Yani, rahat değil de, rahat- sız yazaydı başka türlü muamele mi yapacaktınız?" Bilirkişi raporunun okunması ise iki sanığın zaman zaman kalkıp mik- rofon başına gelmelerim gerektirdi. Bu arada Koraltanın kulaklarının da pek iyi duymadığı anlaşıldı. Kendisi- ne, bir kulaklık verildi. Başkan bir noktada kendisini sıkıştırıyordu. Bü- tün vesikalardan- anlaşılan, Gürbüz Kızın hiç bir tıbbi ihtisası bulunma- yan bir guvemant olduğuydu. Fe, hasta kadına nasıl bakacaktı? En- jeksiyon mu yapacakti? Koraltan "Hayır" dedi. Tedavi mi yapacaktı? AKİS, 25 KASIM 1960 O da, elinden gelmiyordu. Başkan, kendisine has telâffuz tarzıyla "Heç!" dedi ve herkes gülmeye başladı. Ha- va lodostu ve gelirken sallanılmıştı ama, eğlenceli bir duruşma oluyor- du. Başol Koraltana çıkıştı: — Hatıra defterine diğer vasıf- larını, hem büyülterek yazıyorsunuz da tıbbi vasıfları hakkında tek ke- kelime yazmıyorsunuz. Demek yok!" Araştırılacak bir husus okalma- mıştı, öğleden sonraki celsede Baş- savcı Altay Egesel mütaleasını söy- ledi ve üstü pek az kapalı kelimeler- le Barbara'nın Koraltanın evinde ha- kikatte ne işe yaradığını anlattı. Hâ- dise, D.P. idaresindeki lâubaliliğin müşahhas örneğiydi Koraltana ge- lince.. o Barbara'yı bir "gönül mal- zemesi" diye getirtmişti Duruşma, ida kaldı. Soruşturma Şaşırtmaca K vrlaşmış kalkık kaşlarını eliyle düzelten yorgun yüzlü, babacan tavırlı adam elindeki gazeteye bir kere daha baktı. Baktığı yerde, üç sütunluk bir haber vardı. Haberi ye- niden okudu, sonra başını iki yana sallıyarak "Allah Allah" dedi. Yor- gun yüzlü, kırlaşmış kalkık kaşlı, babacan tavırlı adam Yüksek Soruş- turma Kurulu Başkanı , Hayreddin Şakir Perkti. Yeni Büyük Millet Meclisinin D blokunun ikinci katın- daki başkanlık odasında, sağ taraf- taki etajerlerin üzerindeki dosyaların altından çekip çıkardığı gazeteyi tek- rar eski yerine koydu. Eliyle saçları- nı karıştırdı ve yarılanmış 27 Mayıs paketinden bir sigara daha yaktı. O- YASSTADA DURUŞMALARI kuduğu haberi düşünmeğe koyuldu. Sonra zile bastı. İçeriye giren iri ya- rı, kara bıyıklı kapıcıya "Bir orta şe- kerli kahve.." dedi Yüksek Soruşturma Kurulu Baş- kanı da, sade vatandaşlar gibi. Yük- sek Soruşturma Kurulu ile Yüksek Adalet Divanı hakkında birbirini tutmayan haberler hayre- tini gizliyemiyordu. Bir gün önceki gazetelerde ikinci bir Yüksek Ada- let Divanının kurulacağı yazılmıştı. Ertesi gün bu fikirden vazgeçildiği bildiriliyordu. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra, yeniden ilk habere dönülüyor ve İkinci Yüksek Adalet Divanının kurulmasıyla ilgili bir ka- nun tasarısının hazırlandığı yazılı- yordu. Halbuki Yüksek Soruşturma Kuru- lunda Profesörler, Mili Birlik Ko- mitesi üyeleri ve Soruşturma Kuru- lu Tali Kurul Başkanlarının katıl- dıkları toplantılarda henüz kesin bir karara varılamamıştı. Çıkar yol üksek Soruşturma Kurulunun elin- Y de bulunan dosyaların sayısı 800 ün üzerindeydi. Bu dosyalar hakkın- da kesin bir karar alınmamıştı. Dos- yalardaki suçların büyük kısmı u- mumi hükümlere uyduğundan, dâva- ların "normal mahkemelerce görül- mesi gerekiyordu. Ancak, bâzı yalar vardı ki, bunların Yüksek Adalet Divanına sevki gere- kiyordu.'Meselâ Uşak, Kayseri, Mer- sin, İzmir ve Gaziantep olayları ile ilgili dosyaların normal mahkeme- lere tevdiine imkân yoktu. Bu dos- yalarla ilgili soruşturmalar sırasın- da, bütün bu olayların sabık iktidarın muteber Devlet ve Hükümet Başka- nı ile Bakanlarının-bir tertibi olduğu Yüksek Soruşturma Kurumunun çalıştığı"Yeni Meclis binası Tas tarak toplanıyor 21