meli, koyu renk bir elbise giymişti. Gene mütadın dışında' olarak bu el- bise vücudunun hatlarını çıkarmıyor, bilâkis lüzumundan fazla bol ve u- zun görünüyordu. Zaten Beyfendi son zamanlarda biraz süzülmüşlerdi. Ba- kanların başında kimin olduğu husu- su tartışmaya yol açtı. Son günlerin gözdesi ve resmi Başbakan Yardım- cısı Medeni Berk uzun boyu, dik vü- cudu, altın çerçeveli gözlükleriyle a- yakta duruyordu. Ama başka bir Başbakan Yardımcısı daha vardı: Sa- met Ağaoğlu. Vücuduna bol gelen flanel, gri kruvaze elbisesi ve iyice kesilmiş saçlarıyla tam bir baykuşu andırıyor ve kendisini öyle çizen, da- ha doğrusu çizmiş bulunan karikatü- ristlerin teşhislerini haklı Hem Ağaoğlunun, Berke nazaran bir ' 'rüçhan hakkı" vardı. DP. iktida- rının, o İlk Başbakan Yardımcısıydı. Ağaoğlu o sıfatla çalım satarken Me- deni Berk kim bilir hangi bankada başkalarının parasını saymakla meş- guldü. Ama iki adayın müşterek ra- kibi de toplantıda hazır bulunuyor- du. O da koyu renk, kruvaze bir elbi- se giymişti. Kısa boyu Berk ile tezat teşkil ediyorsa da, Ağaoğlunun ya- nında pek yakışıklı duruyordu. Saç- ları, tepesinde dökülmüş, şakakların- . Ama, teravetini mu- rol! Bey fendinin I numaralı ideal ar- kadaşı resmen Başbakan Yardımcılı- ğı sıfatını hiç taşımamıştı, fakat öyle bir devir olmuştu ki bütün Bakanlar onun huzurunda ilki büklüm eğilmiş- ler ve sanki Beyfendinin gölgesi kar- şısında bulunuyorlarmış gibi ceket- lerini iliklemişlerdi. Şimdi, bu üç a- day arasında "I numaralı Bakan" kim olacaktı? Mesele, gözlerin başka bir şahsa takılmasıyla halledildi. Fuat Köprülü de oradaydı. Köprülünün, Menderes- ten sonra gelme hakkı herkese naza- ran kuvvetliydi ve inkâr edilmez hal- deydi. Bir defa Kurucuydu. Sonra, Başbakan Yardımcılığını resmen de yapmıştı. Gerçi sonradan o sapıtmış, gözleri Görülmemiş Kalkınmayı gör- mez olmuş -ece, Görülmemiş Kalkın- mayı görmek de her babayiğidin har- cı değildir ya..-, Muhalefetin kuca- ğına düşmüştü ama, ne de olsa hem D.P. de, hem de onun iktidarında e- meği vardı. Köprülü gene babayani, gene sevimli, gene derbeder ve Allah- lıktı. Hiç değişmemiş denebilirdi. Pan talonu tabii ütüsüz, ceketi ayrı bir renk, gömleğinin yakaları buruşuk ve kravatı kirliydi. Halefi ve selefi Fatin Rüştü Zorlu da Bakanların arasındaydı. İşte o, ih- tiyarlamıştı. Sâdece ihtiyarlamamış, çökmüş, çirkinleşmiş, bitmişti. Aya- AKİS, 25 KASIM 1960. Sanel Ağaoğlu tanik mikrofonu önünde Tuluat kumpanyasnın baş artisti ğa kalktığında okamburlaşmış uzun boyuyla karga gibi sallanıyordu. Üze- rindeki siyah elbise bu teşbihi biraz daha haklı hale sokuyordu. O zorlu İİ geriye bir şirretliği kalmış- Milyonlarına gelince, onlar muh- ele dışarda, bir bankanın kasa- sında yatıyor, ya da yar-i vefakârı hanımının ellerinde harcanıyordu. Göze çarpan bir başkası Sıtkı Yır- calıydı. Menderes okabinelerinin bu yan gedikli şair Bakanı açık lâcivert elbisesi, beyaz gömleği ve mavi kra- vatıyla pek zarif görünüyordu. Zayıf- lamış bulunduğu halde elbiseleri bol gelmiyor, bu yüzden şık duruyordu. İki elini sallayarak, seri adımlarla yürüyordu. Saçlarındaki beyazlar la- civertli mavili kıyafetine uyuyordu, Bâzı sahalarda halef * selef olduğu YASSIADA DURUŞMALARI ideal arkadaşlarından Emin Kalafat kısacık boyuyla gene bir alay mevzu- uydu. Kendisini gören pek çok kimse meşhur uçak kazasında vücudundan bir kaç santimin daha eksilip eksil- mediğini merak etti. Bir de, nasılsa, sarhoş değildi. Fakat konuşması hep o eski sarhoş konuşmasıydı. Kruvaze, lâcivert bir kostüm giymişti. Krava- tı, mütad veçhile pek, ama pek şıktı. Nedim Ökmen de oradaydı. Bir za- manlar Başbakan olabilecek hale gel- diği halde kıratındaki noksan yüzün- den başaramamış körpe kıs merak- lısı Bakan, bir ara göründü, sonra kayboldu. Üzerinde lâcivert elbisesi vardı, Öyle görünüp kaybolan, üste- lik tıpkı Ökmen gibi lâcivert giyin- miş, ama fasla kilo vermiş bir baş- kası Hasan Polatkandı. Gedikli Mali- 19