YURTTA OLUP BİTENLER bu çalışma Feyzioğlu ve arkadaşları- na 'bir kaç kiloya mal olmuştu ama, grene de hiç biri şikâyetçi değildi. Mesele, tasarıyı zamanında tamam - lamış olmaktı. Komisyon, tam manasıyla avrupai bir zihniyetle çalıştı. e Üyeler, ilim adamlarıyla ayrı ayrı temas ediyor- lar ve alman neticeleri raporlar ha- linde Komisyon Umumi Heyetine in- tikal ettiriyorlardı. Sonra bu mülâha- zaların fikri muhasebesi yapılıyor ve bu fikir münazarası sonunda müspet neticelere varılıyordu. Temaslar sâ- dece Ankarada yapılmadı. Ayın or- tasında üyeler İstanbula hareket et- tiler ve İstanbul (o Üniversitesindeki ilim adamlarıyla da temaslarda bu- lundular. Tabii üzerinde en fazla du- rulan, Meclisin teşekkül tarzıydı. Bu hususta çeşitli fikirler serdediliyordu. Üyeler, bu çeşitli fikirleri de kaale alarak çalışmalarını inkişaf ettirdi- ler. Gürsele sunulan tasarı, esas itiba- riyle bir Parlâmento kuruyordu. Par- lâmento iki Meclisli olacaktı. Bu Mec lislerden biri Temsilciler Meclisi a- dını taşıyacak ve teşrii organ rolü oynayacaktı. İkinci Meclis, bugünkü Milli Birlik Komitesiydi. Milli Birlik Komitesi bir Senato vazifesi görecek- ti. Zaten Komite, asıl Anayasayla ku- rulacak Senatonun çekirdeği olacak- tı. Hakikaten Anayasa Milli Birlik Komitesi üyelerini Senatonun tabii üyeleri sayıyordu. Böylece, geçici devrede siyaset tecrübeleri bir az da- ha artacak, olan M.B.K. üyeleri rejim başlayınca ordudan tamamen ayrıla- caklar, kendilerini yeni hayatlarına vereceklerdi. o Böylece bir ihtilâl ve ihtilâlcileri, tarihte görülmemiş şekli- de, demokratik nizam içinde eriye- cekler, geriye sâdece şan ve şeref bı- rakacaklardı. Tasarıda, Temsilciler Meclisinin kuruluş tarzından başka iki Meclisin birbirleriyle Oo münasebetleri, oParlâ- mentonun Hükümetle münasebeti, Devlet Başkanıma vaziyeti ve yeni heyetin vazifeleri inceden inceye ele alınıyor, bir takım hükümler konulu- yordu. Feyzioğlu ve arkadaşları M. B.K. ile birlikte Temsilciler Meclisi üyelerinin de statülerini tesbit etmiş- ler, onlara çalışma rahatlığı sağla- mışlardı. Parlâmento üyeleri baremin birinci derecesindeki memur maaşı alacaklardı. Bardaklarda fırtına asarının Devlet Başkanına veril- T mesi, yâni fülen ele alınması bir müddetten beri bardaklarda hazırla- nan fırtınaların kopmasına yol açtı. Siyasi ihtiraslar bir anda alevleniver- di ve gönüllerdeki aslanlar kükre- 10 Muammer Aksoy Susan adam meye koyuldular. Tahmin olunabile- ceği-gibi en fazla gürültü, kendisini her zamanki gibi dev aynasında gö- ren minyatür C.K.M.P.'den geldi. C. K.M.P.'liler, tıpkı eski D.P. liler gibi bir taktik tutturmuşlardı. Bugünkü şartlar altında bir seçimin bahis ko- nusu olamayacağım, dolayısıyla Tem silciler Meclisinin tek dereceli seçim- le iş başına gelemeyeceğini mükem- melen biliyorlardı. Hele Yassıada ce- nazesi henüz kalkmamışken memle- ketin bir seçim fırtınasına mâruz bı- Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Müşahit Takılamayacağını onlar da müdrikti- ler. Zaten bir seçim imkânı olsa, Tem- silciler . Meclisi değil, doğrudan doğ- ruya esas Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçilir ve dertli M.B.K. üyeleri odertlerinden o kurtulurlardı. Ama C.K.M.P. seçim lâfında, kulla- nılacak bir taktik gördü. Mesele şuydu: C.K.M.P. Temsilci- ler Meclisinin seçim yoluyla kurul- masını isteyecekti. Bunu isterken de milletin oyunu kendisinin' alacağını yüksek sesle ilân edecekti. Buna tabii kimse inanmayacaktı ama, aksi de ispat ye O zaman C.K i bir lütuf ta bulunuyor- ŞİM, E emelciler Meclisinde a- sıl parti, C.H.P. ile eş kontenjana ri- za gösterecekti! C.K.M.P. nin, daha oğrusu Osman Bölükbaşının organı Kudret bu havayı borusunda üfleme- ye koyuldu. Tabii, muteber Havadis kendisine derhal iltihak etti. Öyle ya, Demokrasi seçim demek değil miy- di? O halde, seçimden niçin kaçılıyor- du? Demek ki millet ekseriyetinin hâlâ C.H.P. aleyhinde, hattâ İhtilâl aleyhinde bulunduğu (endişesi mev- cuttu. Demek ki D.P. kuvwvetliydi. Demek ki Türk milleti değil, bir avuç aydın ihtilâl yapmıştı. Osman Bölük- başımn hayalleri gene Oo alabildiğine çalışıyor, bir beyaz at üstünde üsta- dı iktidara götürüyordu. Ama her se- çim sonunda attan düşmüş gibi ol- mak talihsiz liderin talihiydi ve ilk seçimde bu, tekrarlanacaktı. Ne am! O zamana kadar boru liflemek- te devam olunabilirdi ya. C.K.M.P. nin bu yaygarası yanın- da, C.H.P. de ve Temsilciler Meclisi- ne üye sokacak teşekküllerde, üni- versitelerde, gazetelerin umumiyetle- rinde, barolarda, etibba odalarında, esnaf derneklerinde (obaşka bir mü- cadele başlamıştı. Meclise kim gire- cekti? Bu sual, Meclise girecek üye- leri kimin seçeceği osualine bağlanı- yordu. C.H.P. de bu yetkinin kime ait olacağı derhal tartışma konusu oldu. Parti Meclisi mi, yoksa Merkez İdare Kurulu mu bu yetkiye sahipti? Fey- zioğlu Komisyonu tasarısı (Meclisin iki dereceli seçimle teşkiline taraftar olmuştu. Eğer mili bir seçim imkânı bulunursa, tabii o usül tercihe şayan- dı ama, bu imkânın bulunmadığım gören komisyon üyeleri daha ziyade teşekküllerin kendi temsilcilerini tam bir serbestlik içinde seçmelerini der- piş etmişti. Bu teşekküllerin istisnasız hepsi içinde bu haftanın başından itibaren görüşülen başlıca konu üyelik mese- lesi oldu. Çay görmeden bütün paça- lar sıvanmıştı Halbuki tasarının M. B.K. tarafından ne şekilde kanunlaş- tırılacağı dahi henüz bilinmiyordu. AKİS. 25 KASIM 1960