du: "İddia hilâfına Ali İparın tecrü- beli bir armatör olmadığına ait vesa- ik!" Dosyadaki vesikalardan biri ise -gülmeyiniz- bir adet AKİS mec- muasıydı. Mecmua şöyle takdim olu- nuyordu: "İddia makamı kadar ve belki de ondan daha fazla büyük bir gayretle ve şahit Kemal Sibelden al- dığı malümata atfen Ali İparı itham eden AKİS mecmuasının, İnkılâptan çok evvel ve gemilere tahsis yapılma- dan mukaddem 22 Eylül 1959 tarihin- de (Amerikan Tardımı) başlığı altın- da yazdığı ve içinde aynen (Amerika- da birikmiş bir hayli malzemesi var- dı ve yarısı yabancı, yarısı yerli Ar- matörler tarafından taşınacak bu navlunun Türklere isabet eden hisse- si bir hayli büyümüştü.Önce iş De- nizcilik Bankasına verilmişti. Banka, kâfi miktarda gemi tahsis edemeyin- ce bu navlunu taşımak bir mesele ol- muştu. Diğer Armatörleri ellerindeki eski ve süratsiz teknelerle bu hatta, çekmek imkânsızdı..... Ali İpa mi olmadığım görmüştü..... ve büyük bir cesaretle LİBERTY'lerin üzerine hücum etmişti) İfadesini yi 22 Eylül 1959 tarihli nüshas Bu cümlelerle İparların neyi orta- ya koymak istedikleri pek anlaşılma- dı ama bir tek muhabirinin bir tek dakika Kemal Sibeli görmediği A- KİS'in -halbuki Ali İparı görmüştür- müdafaa delili diye İpartransport firması tarafından Divana takdimi bol bol tebessüm yarattı. Bir başka tebessüm vesilesi, Fa- tin Rüştü Zorlu tanık olarak Orhan Kutlunun dinlenmesini istediğinde çıktı. Orhan Kutlu, şöhretli Vesamet Kutlunun ilk eşiydi! Sürpriz olmayan karar Gir. Dir kaç aylık bir Yassıada sa- n bir hücum botuyla Dol- mialiçe rıhtımına çıkması ve hürri- yetine kavuşmasıyla bitti. Bu, Dr. Fahri Atabeydi. Yüksek Adalet Di- vanı, Başkan Başolun ağzından ilk beraat kararım üstü pek az kapalı şekilde tefhim etti: Bebek dâvasın- da sanıklar suçlu görülmemişti. Yâ- ni, Menderesin gayrımeşru çocuğu doğmuş, fakat Menderesin azmettir- mesi neticesi Dr. Atabey tarafından öldürülmemişti. Böylece Divan ikinci kararım da vermiş oluyordu. -İlk ka- rar "Köpek Dâvası”* kararı olmuş ve onda sanıkların suçlu görülüp mah- kümiyet kararı aldıkları anlaşılmış- ta. "Bebek Dâvası" da, mütad veçhi- le | numaralı dosyaya eklendi. Ama Başol Atabey ile Menderes hakkında bu dâvayla ilgili olarak kesilmiş tev- kif müzekkerelerinin o kaldırıldığım belirtti. Hakkında başka tevkif mü- zekkeresi bulunmadığından Atabey o 24 Düşük Koraltan hesap veriyor Barbara'nın halleri Koraltanı terletti akşam salıverilecekti. Talihsiz dok- torun gözleri ısıl ısıl oldu. Menderes de pek sevinmişti. Nitekim Ada Ko- mutam Tarık Güryay Atabeyin mua- melesini o akşam ikmal ettirdi ve a- damcağızı bir hücum botuna bindirip ailesinin yanma gönderdi. Karar bâzı kimseler için bir sürp- riz teşkil etti mi bilinmez ama, AKİS okuyucuları için şaşılacak tek tarafı yoktu ve mecmua dâvanın hangi isti- kamette gittiğini çoktan, «en açık şe- kilde belirtmişti. Gürbüz Kız Dâvası Saçlarıma ak düştü.. gis Başol önünde duran küçük, beyaz masa mikrofonunun üzeri- ne her zamanki haliyle eğildi, fakat her zamankinden değişik, alaycı bir sesle: "— Hayır efendim, dedi. Şimdi, siz diyorsunuz ki kız Alman, Fransız, İngiliz, İtalyan dillerini ana dili gibi konuşuyor. Sonra da bu kı- zın Alman olduğunu söylüyorsunuz. Alman olduğuna göre, zaten ana dili Almanca. Ee, Alman dilini ana dili gibi konuştuğunu söylemek olmaz. Onun için Barbara'nın hangi mil- letten olduğunu sordum-" Hâdise, haftanın hemen başında- ki gün Yassıadadaki duruşma salo- nunda geçiyordu. Sanık mikrofonu- nun başında bir haliyle değil, her ha- liyle gülünç bir tip vardı. Hattâ ka- der bile kendisini gülünç etmek için elinden geleni esirgememişti. Refik Koraltanın -bahis konusu adam Re- fik Koraltandı- bir zamanlar pem- beye kaçan tonda kırmızıya boyan- mış saçlarının boyası akmış, altından hakiki beyaz renk çıkmış, fakat ka- fasının bâzı yerleri eski hallerini mu- hafaza etmişlerdi. Bu yüzden Koca Başkanın kellesi sirk arenasına çık- mış bir soytarının, palyaçonun boya- lı yüzünü andırıyordu. Zaten bir zamanların cakalı Mec- lis Başkam, her türlü tahminin üs- tünde değişmişti. Sabahleyin, nalı bir denizde yaptıkları tan sonra zaten biraz şaşkın, ma salonunu doldurmuş bulunan din- leyiciler kapıda Refik Koraltan gö- ründüğünde hayretten kendilerini a- lamadılar. İhtiyar çapkına bundan altı ay evvelki halini veren boyalı saçları mıydı, yoksa İktidar mı bel- li olmadı. Ama görünen şuydu: Ko- raltan çökmüştü. Yalnız saçları de- gil, kaşları da bembeyaz olduğundan bir akbabayı hatırlatıyordu. Burnu dışarı çıkmıştı. Ağzının çizgileri a- AKİS. 25 KASIM 1960