Duruşmaların Anatomisi Barbara Stanwyck Meselesi u haftanın başındaki günlerin birinde, Yassıadadaki duruşma salonunda iyi niyetili hiç kimsenin beğen- mediği bir hâdise cereyan etti. Koraltan ve Polatkanla alakalı "Gürbüz Kız Dâvası"na bakılıyordu. Hadise ay- dınlanmış, taraflar tevsii duruşma öğleden sonraya bırakılmış ve Başkan iki sa- ate yakın ara vermişti. İkinci celsede beklenen tamim gene gelmediği görüldü. Başsavcı bu zatın zaten mü- him bir tanık olmadığını, meseleye tesir edecek bir bil- giye sahip olmadığını bildirdi ve dinlenilmesi için ısrar etmeyeceğini söyledi. Başkan avukatların mütaleasını sordu. Hayır! Onların da bu zatın celbi hususunda öyle aşırı bir istekleri yoktu. O zaman sıra Başsavcının mü- talaasına geldi ve Altay Egesel yazılı bir metin okudu. İşte beğenilmeyen hâdise bu sırada cereyan etti. Komi- tanın ithal ettiği Gürbüz Kızın adı Barbara Kutzke idi. Başsavcı bunu, yazılı mütalaasında, ciddi ciddi Barbara Stanwyek diye okudu. Herkes şaştı, fakat kimse bir şey söylemedi. Ancak bu, sanık avukatlarının arayıp ta bu- lamadıkları bir gaftı. Nitekim iddia makamının mü- talaası sona erdiğinde Koraltanı savunacak olan Orhan Apaydın ayağa kalktı ve Koraltanın evine gelen mü- rebbiyenin adının Barbara mii değil, Barbara yal olduğunu söyledi ve ilâve ett — Malümu âliniz, öteki Amerikalı bir sinema ar- tistidir!." Gerçi Başkan Başol onun da, bunun da Barbara ol- duğunu, hatanın mühim bir mesele teşkil etmediğini belirterek hâdiseyi kapadı ve duruşmayı talik etti ama hadise, üzerinde düşünülmeye değer bir mahiyet kaza- narak zihinlere takıldı. Yassıadadaki Yüksek Adalet Divanı iki sebepten dolayı son derece önemlidir. Bir defa bu, adı üstünde, bir Yüce Divandır. Bir hususi mahkemedir. Hem de devle- ti idare eden veya etmiş şahısları yargılayan bir mah- keme. Onun prestijine toz kondurmamak herkesin boy- nunun borcudur. ık avukatları nasıl bu hu: katle mükellef tutuluyorsa, ukuken onlarla eşit va- ziyette bulunan iddia makamının temsilcileri de ge- e titizliği göstermelidirler. Bir Kn, m dil sürç- veya dikkatsizlik neticesi dahi o mütalea yazılı bulurdu güni göre daha ziyade ikinci “ihtimal varittir- hadisenin konusunu teşkil eden bir şahsın ismi yerine bir sinema artistinin adını söylemesi affedilir, hazme- dilir bir kusur değildir. Duruşmaların il tarzı Me neticesi hakkında umumi efkârın, daha doğru- u maşeri vicdanın vereceği hükümde esas unsuru teşkil edecektir. Bu yüzdendir ki bilhassa iddia makamının her dâvaya ama istisnasız her dâvaya son derece ha- Me şekilde çıkması, ki bir açık vermemesi gerek- tedir. Niçin saklam o makamı işgal edenler 27 Mayıs ihtilâlini yağız olanları temsil etmektedirler. Zira düşükleri yargılayan, 27 Mayısın ta kendisidir. Bu neviden duruşmalar milletlerin tarihinde pek seyrek görülür. Tarihi sıfatını hak etmelerinin gerçek sebebi de zaten budur. Böyle dâvalara gündelik mah- kemelere bile çıkılmayan şekilde, hazırlıksız çıkmak doğru sayılamaz Bu husus göz önünde tutulmadığın- dan dolayıdır ki duruşmalarda zaman zaman bir boş- luk ortaya çıkmakta, bir organın işlemediği göze çarp- maktadır. Gönül istiyor ki iddia makamının mütaleaları AKİS, 25 KASIM 1960 kararnamenin bir takım fasıllarının altalta yazılmasın- dan ve onları süsleyen yuvarlak lâflardan ibaret kal- masın. İddia makamım o cebede işgal eden zat dosyayı bütün ince noktalarına varıncaya kadar bilsin ve ondan gerekli şeklide faydalansın. Sâdece Başkanın sorgu tar- zina güvenmesin, duruşma sırasında o da kendinden bir şeyler katsın, hele mütalaa serdederken bütün Türki- yenin gözlerinin kendisine çevrik bulunduğunu bir an İatırnlan çıkarmasın. Gerçi bizim usul kanunlarımızın savcılara öyle büyük hareket kabiliyeti vermediği bi- linmektedir. Ama nihayet böyle bir gayret pek sudan mütalaaları ve "Barbara Stanwyeck hâdisesi" nevlinden hâdiseleri önlemeye yetecektir. Böyle bir çalışma için bir tek şahsın gücü yetme- yebilir. Zaten aksaklığın hakiki sebebi de, muhtemelen budur. Ama iddia makamı bir tek kişiden müteşekkil değildir. İddia makamı bir heyettir ve Altay Egeselin pek çok yardımcısı vardır. Hele ehemmiyeti az davala- ra bu dâvanın dosyasını kılı kırk yararcasına inceleyen yardımcı çıkarsa alınacak netice mutlaka daha faydalı olacaklar. Sava mütalessı rotatifin beklediği gazete ya- zısı değildir. Okuyucu, gazete yazısında bile hatayı iyi gözle görmez ve bütün handikaplarına rağmen gündelik gazete muhabirleri isimlerde dahi yanılmamaya çalışır- larken tarihe geçecek metinlerde Barbara'ların adını birbirine karıştırmak müsamahanın kaldırabileceği bir gaf değildir: Zaten, Yassıada duruşmalarına toz kondurma teh- likesi arzeden ikinci nokta da, bu dosya bolluğudur. Şim- di, Refik Koraltanı ruhsatsız radyo kullanmakla itham eden bir dosya elde beklemektedir. Suç, düşük Meclis Başkanının, evindeki radyonun beş, yahut on liralık ver- gisini yatırmamış bulunmasıdır. ruhsatsız, yani kaçak radyo kullanma gibi cafcaflı ad taşıyan suçu do- ğurmaktadır. Ama, insaf etmek lazımdır, Türkiyedeki radyo sahiplerinden kaçı bu suçu işlememiştir ve Yük- sek Adalet Divanı böyle dosyaları ele alacak merci mi- dir? Gerçi Anayasa bu suçun dahi duruşmasının yapıl- ması işini Salim Başol, Altay Egesel ve arkadaşlarının omuzlarına yüklemektedir. Ancak bundan çıkacak ne- tice her dosyanın Divana şevki değil, aksaklığı aşikar Anayasanın o maddesini derhal tadil etmekten ibaret- tir. Elbette ki mahkemeleri hakimleri, iy bm hattâ avukatları kıymetlendirir. Ama mahkemelerin gördük- leri dâvaların neviinin buna hiç bir tesir icra ekmedi- ğini söylemek gerçeği söylemek olmaz. Şimdiye kadar assıadadaki Yüksek Adalet Divanı bu çeşit pek ço meseleyle uğraşmak zorunda bırakılmıştır. Artık buna son vermenin kati zamanı gelmiştir, zira buna zaruret vardır.Adalet Divanı sadece mahiyeti değil, kuruluşu- nu gerektiren şartlar bakımından da hususiyet arzet- mektedir. Bu, görmezlikten gelinemez. Nihayet Türki- yede bir ihtilâl olmuş, on yıllık bir berbat rejim silah kuvvetiyle ve milletin topyekün ayaklanmasıyla o dev- rilmiştir. Bunu takiben e rejimi muhakeme etmek için kurulan Divanda Gürbüz Kız Dâvalarına bakılması, he- le bu dâvalara bakılırken iddia makamının yazdı mtt- talealarmda Barbara Stanwycklerden bahsedilmesi gü- zel olmuyor, hoş olmuyor. Bu, Milli Birlik Komitesinin üzerinde dikkatle dur- ması gereken bir meseledir. 23