daydı. "— Esbabı mucibe yok. Mecbur da değiliz" dedi. Fakat bu sekter ve Milli Birlik Komitesinin eline memleketin kade- rini veren İhtilâlin ruhuyla alâkası pek az tutum -her halde Akkoyunlu da bunu bir dil sürçmesi neticesi söy- lemiştir- herkes tarafından paylaşıl- madı. Osman Köksal Komite sekre- terliğiyle temasa geçeceğini ve bir ai pm çalışacağı- nı ifade ett Müessese düşmanlığı A Slnda her şey, bundan sâdece iki ay önce değil, çok evvel başlamış- ti. Komiteyi bir belirli istikamete it- mek isteyen cereyanlar İhtilâlden he- men sonra su yüzünde belirmiş ve başkentte Madam Recamler pozuna hevesli bir takım kimselerin galonla- rında fikir filizlenmeleri olmuştu. Türk cemiyeti berbat haldeydi. Ko- mite eline tırpanı almalı ve bütün müesseseleri budamalıydı. Islahat ancak böyle oturdu. Ö yle, gidicilik fi- lân bahis mevzuu edilmemeliydi. Ko- madan bir yere gitmemeliydi. Cemi- yetin bütün temel müesseseleri teker teker ele alınmalı, rötuşlara tabi tutul malıydı. Bunlar, kendi hallerine bıra- kıldıklarında hiç bir şey yapmazlardı. Üniversite, basın, partiler.. Bunlara, 38 adam -o tarihte Komitenin 38 ü- yesi vardı- bir nizam vermeliydi. Bir çok Komite üyesinin etrafını saran ve onları, bazen nasıl emsalsiz insan olduklarını tekrarlayarak, kud- retlerinin sonsuz olduğu yolunda tel- kinlerde bulunarak, hattâ ne kadar yakışıklı kimseler olduklarını sosye- te sütunlarında yazarak o belirli isti- kamete sürüklemek isteyenler esas- ta basarı kazanamamışlardı. Komi- te, memleket idaresinin kendi eline milletçe niçin terkedildiğini hatırdan çıkarmaya niyetli görünmemiş, de- mokratik nizamı tesis gayesinden u- zaklaşmamış, gidicilikten vazgeçme - miş. kendisine bir de müddet çizmiş- ti. Ama salon ideologları bir takım yan meseleler konusunda bir çok ü- yeyi tesir altında bırakmaya muvaf- fak olmuşlardı. İhtilâli yok Babıâli- den geçirmek, yok Beyazıttan geçir- mek işte bu tesirlerin neticesiydi. ii yi çıkarak bir anda kendilerini olitikanın tâ içinde ve karışık düzenbaz ir muhitin ortasın- da bulanlar yol gösterici rolünü gö- rülmemiş el çabukluğuyla üzerlerine alanlara sarılmışlardı. Bunlar, komi- te üyelerine herkesi ve her müessese - yi kötülüyorlar, onları cemiyetin hali karşısında iğrenme hissine itiyorlar- dı. AKİS, 31 EKİM 1960 Fikret Narter İlmin şerefi Aslında, çirkin tarafları bolca bir cemiyette yaşamakta oluşumuz bu gayretleri kolaylaştırıyordu. İnsanla- rın ve müesseselerin sâdece çirkin ta- rafları bir adesenin altına konulup ta o taraflar gösterildi mi, bedbinliğe kapılmamaya elbette ki imkân par mıyordu. Üniversitenin, basının, tilerin ve bütün diğer İ iesseseieri kötü cepheleri birbir ortaya konuldu. Bunlara tırpan atmak lâzımdı. Mü- esseseler içinde üniversitenin, basının ve siyasi partilerin başa alınması se - bepsiz değildi. Bunlar, Milli Birlik Komitesinin hakiki, samimi destekle - riydi. İhtilâlin o müesseselerle arası açıldı mı, ihtilâlcilerin bahis konusu çevrenin eline düşeceği çevre şampi- onlarının samimi kanaati, ümidi, hesabıydı. Komite üyeleri cemiyet içinde e- linde kudret tutan insanlar olarak be- küçük, basit ve menfaatlerine bağlı adamlar olduğunu görmekte gecik- mediler. İşlerin içyüzüne vakıf ol- dukça hayal kırıklıkları arttı, Yarab- bi, üniversite, basın, partiler bunlar mıydı? Bu adamlar mı o koca müces- seseler namına söz söylüyorlar, onla- rn kudretlerinden (o faydalanıyorlar- dı? İşte, karşılarına geliyorlar ve bir- birleri aleyhinde atıp tutuyorlardı. İşte, menfaat sağlamak için kendi etraflarından ayrılmıyorlardı. İşte, koca ilim adamları bir Anayasa Ko- misyonunda. birbirlerine (girmekten, YURTTA OLUP BİTENLER Komisyonu bir kadınlar hamamına çevirmekten geri kalmamışlardı. Ba - sit hisler daima üste çıkıyordu. Üni- versite, bir Ali Fuat Başgil kangreni- ni kesip atamamıştı. Menfaat küme- lerinin gruplaşması tedbir alınması- nı, müesseselerin kendi kendilerini te - mizlemesini imkânsız kılıyordu. O halde, salon idealoglannın hakkı var- dı. Tırpanı ele almak lâzımdı. Akko- unun bu haftanın sonunda dediği gibi "nerede bir yara varsa, oraya neş- ter vurmak" şarttı. Komitenin unuttuğu, sosyal hâdi- selerin kendilerine has kanunları ol- duğu ve devlet idaresinin, memleket idaresinin sâdece temiz, asil hisleri kâfi görmediği, bir takım başka re- aliteleri (bulunduğu hakikati oldu Yapılması lâzım gelen işlerin bir de yapılması yolu vardı. Devlet adam- lıgı işte bunu seçmekti. Yoksa mem leketçilik, Menderesin imarcılığından farksız hale gelmez de ne olurdu ? İs- ulun imarının dalüzumu, o t tarihte herkes tarafından kabul edil mişti. Ama bunun yolu, Menderesin elde kazma sokağa fırlaması mıydı? Eğer Milli Birlik Komitesi üyele- ri biraz düşünselerdi, bugün kendile rini cemiyette her müessesesine tır pan atmaya teşvik edenlerin o tarih te de Menderesi cessur imar ham lelerinden dolayı övdüğünü, hattâ o nu ikaz edenlere, tenkit edenleri arın böyle yapılmayacağı. söyle iel saldırdıklarını, izde ima ancak böyle yapılır, devam" diye sayhalar çıkardıklarım göreceklerdi Milli Birlik Komitesi bundan Üi ay kadar önce, Üniversiteyi temizle Numan Esinin talihsiz tâbiriyle “Üniversiteyi ilmileştirme" işini işte bu derece temiz, asil, memleketçi, a ma basiretsiz ve haksız düşünceleri ele aldı Listeler hazırlanıyor öylece iki ay kadar önce, bir ak şamüstü MilliBirlik Komitesinin bir toplantısında başlayan, hareketi tatbikatı oldu. Komite, Üniversitede de bir temizlik yapmak kararınday di. Ancak müessesede yapılacak tas Ateş le oynamak demekti. Bu bakımda son derece dikkatli davranmak, ince eleyip sık dokumak gerekiyordı arılan kararla bütün öğretim üy leri baklanda inceden inceye kata girişildi ve bu tahkikat tamam tamamına iki ay devam etti. Nitekim vazifelerinden affedilen Üniversite öğretim üyeleri hakkında bu karar hangi gerekçeyle varıldığı Komite üyelerine sorulduğunda alınan cevap — İki aydır haklarında tahkikat yürütülüyordu" oldu. Ama ne iki aylık tahkikat, ne de 9