YURTTA OLUP BİTENLER çalışan Genel Sekreter Sait Tuna da- “Hocaların Hocası" nın ağlamaya başlamıştı. Kendi gözlerin- de biriken yaşları da elinin tersiyle silen Sıddık Sami Onar mesai arka- daşını "Ağlama Sait. Yine her zaman beraberiz" diye teselliye çalışıyordu. Eski rektör daha sonra alt kata indi, sırayla bütün idare personelinin elle- rini sıkarak kendilerine veda etti. O- nar oradan tekrar yukarıya çıktı. İşi artık bitmişti. Binadan ayrılırken u- zun seneler içinde çalıştığı bu mabe- di üzgün nazarlarla süzdü. Sonra bek- leşen öğrencilerin şiddetli alkışları arasında rektörlüğe ait 00039 plakalı resmi arabaya son defa olarak bindi ve bahçeyi terketti. Bu sırada, ara- banın arkasından bakan bir Öğrenci yanındaki arkadaşına döndü ve: "— Bravo Rektöre! Mertçe hare- ket etti" dedi. Öğleden sonra T.M.T.F. da bir basın toplantısı yapıldı. Böylesine ka- labalık bir basın toplantısı Federas- yonda ilk defa olarak yapılıyordu. Bütün talebe liderleri oradaydılar, Gençler, Üniversiteye reva görülen bu muamele karşısında üzüntülerini belirttiler. Gazeteciler binadan ayrıl- dıktan sonra öğrencilerin toplantısı kendi aralarında gece geç vakitlere kadar sürdü. Talebe arasında sükü- netin sağlanması ve kötü maksatlı- nın tahriklerine kapılınmasının ön- lenmesi başlıca mesele olarak ele a- lındı, bunun yollan araştırıldı, Teknik Üniversitede kaynaşma İstanbul ve Ankara Üniversitelerin- deki heyecan İstanbulda Teknik Ü- niversitede de kendini gösterdi. Sena- ve uzun bir celse aktetti. Toplantıda komitenin af kanunu üzerinde Tek- nik Üniversitenin görüşü tesbit edil- di. Bu, "Üniversitenin ilmi hüviyeti- ni zedelediği gibi fonksiyonlarını da ehemmiyetli surette aksatacak ve memleketin bugünkü ilmi ve teknik personel ihtiyacı karşısında Üniver- siteyi müşkül durumda bırakacak bir mahiyet" arzediyordu. Bu hususların Milli Eğitim Bakanlığına arzına oy birliğiyle karar verildi. Ancak, Milli Eğitim Bakanının ne yapacağı, pek belli delildi. Zira hâdise duyulunca kaynaşma başlayınca gazeteciler kendisi da bir profesör oltan Milli Eği- tim Bakanından bilgi sormuşlardı. Prof. Bedrettin Tuncelin cevabı şu PARE — Ben olayı gazetelerden öğren- dim. Şimdilik bu konuda bir şey söy- lemek istemiyorum Gazeteciler İstanbulda iki rektö- rün istifa ettiğini belirtmişler, bun- dan haberdar olup olmadığını Bakan- dan öğrenmek istemişlerdi. Prof. Tun 2 cel bu sual üzerine de şöyle demişti: — İki rektörün istifaları henüz bana resmen intikal etmedi. Alınca, elbet ben de bir hoca olarak ne yapa- cağımı düşüneceğim. ,' İstifasını veren ikinci rektör, Tek- nik Üniversitenin başındaki Prof. Fikret Narterdi. Fikret Narter, kendi üniversitesi senatosunun toplantısın- dan çıkınca gazetecilerle bir basın toplantısı yaptı. Rektörün son dere- ce, ama son derece üzgün bir hali vardı. Açık renk elbisesi içinde yüzü solgun görünüyordu. Senatonun ka- rarını açıkladıktan sonra kendi ka- rarını bildirdi: Rektörlükten istifa e- diyordu. Teknik Üniversitede dünya kadar kürsü boş kalmıştı ve bu hava içinde öğretim yapmak kabil değildi. Bu sırada öğrenciler rektörlük oda- sını doldurmuşlardı Prof. Fikret Narterin de gözle- rinde rektörlükten ayrılma kararını açıklarken yaşlar vardı Haftanın sonunda. Üniversite mu- hitinde geniş tepki yaratan bu tasfi- ye hareketi, başkentte de gereken il- giyi gördü. Cumartesi günü toplanan Ankara Üniversitesi senatosu rektör Suut Kemâl Yetkinin istifası mesele- sini görüştü. İstanbuldan haftanın sonunda hâdiselere muttali olarak dönen rektör Suut Kemal Yetkin, meşrebi (Oouygun şekilde hareket e- derek istifa etmişti. Rektörlerin istifa lan biribirini takip ederken, başkent- Birlik Komitesi de boş dur- muyor ve bir tebliğ üzerinde imali fikr ediyordu. Meali "Arzu eden alâ- kalı öğretim üyelerinin emekliye sevk sebeplerini öğrenmek için birer dilek- e Mili Birlik Komitesine müra- caatları bildirilir” olan tebliğ ayrıca İsmet Giritli Demek ki mücadele bitmedi ğene arzu edilirse bu sebeplerin top- tan, basın yoluyla umumi efkâra arz edileceğini derpiş ediyordu. En iyi niyetler yy iki sonunda bir yandan Cum- huriyet bayramı yüreklerdeki bu eziklikle kutlanırken o vaziyet bütün kritik halini muhafaza ediyordu. A- tılan adımın bir hata teşkil ettiği hu- susunda herkes ittifak halindeydi; Sâdece, en iyi niyetlerle dolu genç ih- tilâlcileri cemiyetin bütün müessese- lerine düşman hale getirtmek için onları mütemadiyen teşvik edenler ellerini memnun uğuşturuyorlar, hat- tâ kasideler söylüyorlardı. Ama böy- le bir yazı, koca Türk basınında an- cak bir tek kalem tarafından yazıldı. Kaldı ki o yazının çıktığı gazetenin de başka sütunlarında yapılanın yan- lış tarafları belirtiliyor, oldu mu ya deniliyordu. Basın, Milli Birlik Ko- mitesini ikaz vazifesini en halisane tarzda yapıyordu. Memnun olan bir başka zümre Yassıadadaki düşükler- di. Düşükler artık gazeteleri oku- mak imkânına sahip bulundukların- dan hâdiseleri öğrendiler ve bayram ettiler» Basının yanında iyi niyetli diğer teşekküller de hatanın düzeltilmesini sağlamak için elbirliği ettiler. C.H.P. li talebe liderleri arkadaşlarını sükü- nete davette en büyük gayreti saarfe- diyorlardı. Bunun bir başka ve hu- susi sebebi daha vardı. Meslek ve mezhep olarak C.H.P. ile Milli Birlik Komitesinin arasım açmayı seçmiş bulunanlar ortaya bir Milli Birlikçilere da duyurmuşlardı. Güya C.H.P., gençlik teşkilâtı mari- fetiyle 250 bin lira dağıtacak ve ta- lebeleri "Seçim istiyoruz!" diye ba- ğırtacaktı. Gerçi buna inanmak için hayli saf olmak lâzımdı. Bir defa C.H.P. 250 bin lirayı nereden bula- caktı? Sonra eğer parayla talebe bağırtmak kabil olsaydı Menderes "Kahrolsun diktatörler!" diye haykı- ran hançerelerden, gerekirse 250 miiyon lira harcayarak "Yaşasın Menderes!" nidasını çıkarttırır o di. Buna imkân olmadığını Türk Ama fana da gençliği göstermişti. bâzı o malüm çevrelerin ze- hirleriyle dolu bulunduklarından bu- rulmuşlar, sinirlenmişlerdi. Bu yüz- den, Üniversite hocalarının affı hâdi- sesi patlak verince C.H.P. teşkilâtı, kendi genç mensuplarına hiç bir ha- rekete karışmama, bilâkis teskin edi- ci rol oynama talimatı verdi. Ama bu satırların yazıldığı sıra- da sükünetin iadesi çâresi asıl Milli Birlik Komitesinin elinde bulunuyor- du. İdealist İhtilâlciler hatalı bir ye- AKİS , 31 EKİM 1960