muhakeme usülüne göre Milli Birlik Komitesine gitti ve Komite tarafın- dan gözden geçirildi. Komite, hâdise- nin adli ve hukuki olduğu kadar si- yasi cephesi üzerinde de durdu. Ken- disine "Müslüman Başbakan" dedir- ten bu adamın hususi hayatı her tür- lü tahininin üstünde bir iğrençliktey- di. Bu pisliklerin böyle bir dâva vesi- lesiyle deşilmesi ve memlekete Men- deresin hüviyetinin gösterilmesi fay- da sağlayabilirdi. Deliller yetmezse veya ortada, bir cinayet yoksa sanık- ları Yüksek Adalet Divanı beraat et- tirirdi Ama gerçek olduğu bilinen bir takım vakalar meydana çıkâr, düşük Menderes kandırdığı kimsele- rin önünde çırılçıplak kalırdı. Bu mü- lâhazalarla Milli Birlik Komitesi dosyayı, bir defa daha gözden geçiril- mesi talebiyle Yüksek Soruşturma Kuruluna iade etti. Yüksek Soruşturma Kurulu tah- kikata yeniden ve bu ışık altında gi- rişti. Tanıklar tekrar dinlenildiler. U- nutulmuş bir kaç nokta ele alındı. Zaten muhakemeden men kararı ek- seriyetle verilmişti.İlk karardan üç gün sonra, 5 Ekim günü toplanan Yüksek Sorutturma Kurulu umumi heyeti gene ekseriyetle her iki sanı- ğın muhakemelerinin lüzumuna ka- rar verdi ve Dr. Fahri Atabeyi tev- kif etti. Menderes ise zaten mevkuf- tu. Suç, "Ayhan Aydanın 18 Haziran 1955 günü doğurduğu erkek çocuğun, namusunu kurtarmak maksadıyla sabık Başbakan Adnan Menderesin azmettirmesi neticesi Dr. Fahri A- Kurula göre bu sebep ve vakıalar vardı. takdiri vazifeli mahkemeye aitti. Meşhur Bebek Dâvası, bu ayın başında işte böyle doğdu. Bir sopranonun evi Dp ünlü soprano Ayhan Aydam bir anda gazete sayfalarının de- vamlı sakini haline getirdi. Genç sa- natkârın, romancı rakibesininki gibi ateşli aşk mektupları yoktu. Ama bir çocuğu vardı ve bu, gazetecilerin bol bol mürekkep akıtması için kâ- fiydi. Nitekim Ayhan Aydan bir kaç ay Müddetle büyük bir alâkanin mer- kezi oldu. Sokakta kendisini tanıyor- lar, büsbütün bakıyorlardı. Ünlü sop- rano Yassıadaya geldiğinde daha faz- la ilgi çekeceğini biliyordu. Nitekim, iri yanın adamın gelip Rindaya tebli- gat yaptığı gün Ayhan Aydan ber- berdeydi ve son hazırlıklarla meş- guldü. Genç kadın evine, tebligatın ya- pılmasından on dakika sonra geldi. Üzerinde açık sarı bir trençkot vardı. Kırmızı, siyah, gri kareli skoç bir eteklik, koyu sarı çok sık ve zengin AKİS, 31EKİM 1960 YASSTADA DURUŞMALARI Aydanın İstanbuldaki sayfiye ev Tatlı hatıraların acı artığı hatlarını belli eden bir sveter giy- mişti. Saçları hafif kızıla çalıyordu ve itinayla yapılmıştı. Ayhan Aydan kapıdan girdi ve küçük holü geçer geçmez kendisini bir koltuğa attı. Piyano odanın soluna düşüyordu. Piyanonun üzerinde açık bir nota ki- tabı duruyordu. Ön tarafı yanyana üç küçük salondan müteşekkil, ucuz fakat zarif döşenmiş evin perdeleri kırmızı ve kanarya şansıydı. Ayda- nın kırmızı ve sarıyı sevdiği anlaşılı- yordu. Yerde, oldukça eski Isfahan halıları vardi. Birinci salonda, kena- ra uzun bir divan yerleştirilmişti. O- nun da rengi kırmızıydı. İkinci sa- londa piyano, piyanonun karşısında san bir divan, yanda iki koltuk, di- vanın sağına düşen kısımda son de- rece ince Türk motifleriyle işli bir komodin duruyordu. Üçüncü salonda yemek masası ve sandalyeler vardı. Salonun dip tarafında iri yapraklı bir çiçek boy atmış, tavana kadar uzanıyordu. Rinda, on dakika evvel verilen, ha- beri hanımına bildirdi. Ayhan Aydan derin bir nefes aldı. Galiba bu iş ar- tık bitecekti. Beş yıl önce kapadığı meselenin tekrar ve gürültülü şekilde patlak vermesi bir bakıma üzücü, bir başka bakıma yorucu olmuştu. Men- deresi hakikaten sevmiş bulunduğunu hissediyordu. Münasebetlerinden gu- rur duyduğu, cakaya kapıldığı da doğruydu. Temsil akşamları üzerinde "Adnan Menderes" yazılı kart taşı- yan çiçekler aldığında o seviniyordu. Ama defter durulmuş, rafa kaldırıl- mış, bir sükünet devresinden sonra herkes yeniden kendi hayatım yasa- maya başlamıştı. Hayli zaman var eski dostunu görmemişti. Uzun bir ayrılıktan sonra ilk karşılaşmanın Yassıadada, bir duruşma salonun ortasına lıkların kenarında, meraklı binlere gözün önünde cereyan etmesi kader bir cilvesini teşkil edecekti. Ayhan Aydan hâkimlere her şe- yi olduğu gibi anlatacaktı. Bir sopranonun hayatı yhan Aydan 1340 da İzmirde, Ka  yantina semtinde, mütevazi bir evde doğdu. Babası Aydınlı tüccar dan Hulusi beydir. Küçük Ayhan ba- basını hiç tanımadı. Zira doğduğunda annesiyle babası ayrıldı ve çok geç- meden Hulusi bey hayata gözlerini yumdu. Ayhan Aydanı annesi Naci- ye hanım büyüttü, İlk tahsilini İzmir Muallim Mektebi İlk Mektep Tatbi kat kısmında tamamladı. İlkokul bitirince Kız Enstitüsüne gitti.İki yıl Enstitüde okudu. Küçük Ayhanın bu sıralarda tek gayesi tiyatro artisti olmaktı. Zama- nın meşhur sanatkârlarından Mart- ha Eggert'i çok seviyor ve onu tak- lit ederek, hususi toplantılarda şark lar söylüyordu. İşte Ayhan Aydanın hayatında Martha Eggert'in rol böyle başladı. Henüz 13 yaşlarında o- lan Ayhanın yakınları kendisindeki büyük kabiliyeti sezmişler ve onu Konservatuara giderek orada tahssi- line devam etmesini telkine başlamış- lardı. Esasen bu işe istekli olan Ay- han kararını verdi ve Enstitüden ay- rılarak Ankaranın yolunu tuttu. Na- cilye Hanım kızının Konservatuar girmesini istemiyordu. Bu yüzden ev- 15