YASSIADA DURUŞMALARI fütursuzdu ve sıkılmadan nasibi yok- tu. Başkan sualini tekrarladığında ve Grubun, bahsettiği havasının asıl havayı hiç tutmadığım belirttiğinde, "— Bunlar yan sözler. Etraftan söylenen sözler. Meselenin esası.." diye söyleniyor, bir türlü sadede gelmek istemiyordu. Başkan, kendisi- ni yerine gönderdi. Yutturmaca En Çelikbaşı takip eden tanık, Kıbrıslı bir gazeteci. Aydın Ko- nuralptı. Onun anlattıklarını herkes, hayretten ağzı bir karış açık dinle- di. Kıbrısta yapılacağı söylenilen meşhur katliam vardı ya.. Hani, Men- deres önlemek için "Liman Lokan- tası nutku"nu söylediğini iddia edi- yordu ve 6/7 Eylül hâdiseleri neticesiydi? İşte o katliam hikâyesi Ankarada, Londra Konferansının are- fesinde Zorluyu ziyaret eden Konu- ralpın, Faiz Kaymağın ve Ertuğru- loğlunun uydurmasıydı. Konuralp: "— Öyle, 28 Ağustosta filan bir katliamın beklendiği yoktu. Biz hü- kümeti Kıbrıs işine daha fazla an- gaje etmek için bunu uydurduk" de- di. Herkes donup kalmıştı. Bu ne bi- çim devlet idaresi, bu ne biçim istih- barat teşkilâtıydı? Üç kişi gelip Dı- şişleri Bakanını görmüşler, bir takım şeyler uydurup saf buldukları -ko- misyon meselelerinde değil, o diplo- matik meselelerde saftır- adama bunları (o yutturmuşlardı. . Hükümet de koca bir Kıbrıs politikasını bu masalların üzerine bina etmişti. Bu, yurt çapında değil, dünya çapında bir skandaldi ve devlet idaresinin kimler elinde bulunduğunu omükem- melen gösteriyordu. Zorlu tanığı sı- kıştırmak isteyince büsbütün batağa saplandı. Konuralp ziyaret tarihini, mahallini, ne konuşulduğunu ve mu- haverenin kimlerin huzurunda cere- yan ettiğini etraflı şekilde nakletti. Evet, zorlu diplomat masalları mü- kemmelen yutmuş ve bunları, haki- katmiş gibi sevgili başbakanına ar- zederek hâdiseler tertipletmişti. Konuralp daha başka bilgi de ver- di. Hâdiselerde baş rolleri D.P. teş- kilâtının azılı başları oynamıştı. Ta- nık, ortaya isimler atmaktan çekin- medi, D.P. nin Beykozdaki belâlısı Mehmet kam vardı. Kızıltoprakta- ki Serafim vardı. Bunlar günlerle ça- lışmışlar, listeler oOtanzim etmişler, âletler sağlamışlar, ekipler düzmüş- lerdi. Serafim ile Kaptan 27 Mayıs- tan sonra nezaret altına alındıkları- na göre ifadelerine (başvurulabilir. inkar ederlerse faaliyetlerini ogören- ler tanık olarak dinlenebilirlerdi. 24 Bundan sonra, projeksiyon faslı- na geçildi. "Çok sık oluyor!" gi işin başında ümide dü- şüren projeksiyon, işin Eva yürümedi. Salon kâfi derecede ranlık değildi. Ferdede it m değil, bir takım karışık resimler gö- rülüyordu. Bir kaç deneme yapıldık- tan sonra, bunun bir başka zamana bırakılması uygun görüldü. Bu, gü- ikinci fiyaskosuydu. Duruşma- vi ene geçildiğinde tabii Mende- resin söz istediği görüldü. Aslında, usul bakımından söylenecek söz yok- tu. Fakat düşük Başbakanın takti- ginin duruşma salonunu Meclis salo- nuna çevirmek, zırt zırt söz alama- yınca da mağdur rolü oynamak ol- duğu anlaşılıyordu. Düşük efendi, kendisine bir nevi "bütün sanıkların sözcüsü" edası da veriyor ve onlar adına konuşmaktan çekinmiyordu. Başkan bile bıkmıştı. Nitekim mik- rofon başında arzı endam ettiğinde Başol söylendi: "— Çok sık oluyor. Gene ne var?" Fakat Menderes, çekinme diye bir hissi seneler var ki katlayıp ce- bine koymuştu. Yılışık bir edayla bâ- zı taleplerde bulundu. Bütün Bakan- ları dinlenmeliydi. Bir de, 6/7 Eylül hâdiselerinin yağma faslı askeri bir- liklerin geç hareketleri ve müdaha- le etmemeleri yüzünden gelişmişti. Bunlar tahkik edilmeliydi. Başsavcı bunların zaten tahkik edildiğini söy- ledi. Menderes konuşmuş olmak için konuşuyordu. Celsenin sonuna kadar bir kaç defa daha ortaya çıktı ve pazartesiye kadar başka duruşma olmadığını farkedince -bebeğini an- latacaktır- canı sıkıldı. O zamana ka dar "kelam ishali"ni nasıl tatmin edecekti? Adanın içi Koraltanın nutukları eçen haftanın sonlarında bir gün, Yassıadada bir adam hayatından pek memnun görünüyordu. Bu, Refik Koraltandı. Bütün saçları beyazlaş- mış, fakat sanki kader kendisini illâ gülünç hale düşürmeye niyetliymiş gibi tam tepesindeki kıllardan boya- nın izi kaybolmamış düşük Kurucu Cumhuriyet Bayramına hazırlanıyor- du. Koraltan, bayramlarda nutuk çekme âdetini kaybetmemiş, bunun yolunu bile bulmuştu. Meselâ 30 A- gustosta, Ada komutanının karşısın- da arzı endam etmiş ve "arkadaşlar adına" Türk Ordusunun yüce bayra- mım tebrik etmiş, bu fırsattan fay- dalanarak bir de nutuk atmıştı. Eee, Cumhuriyet Bayramında yatıp uyu- yacak değildi ya.. Cumhuriyet Bayramı ki, 1957'nin meşhur seçimle- rinden sonra İsmet İnönü artık Mec- lise gidip törenlere katılmıyor ve ken- dilerini tebrik etmiyor diye, başta Bayar, bütün düşükler Muhalefet li- derine ateş püskürüyorlar ve bunu partiler arasındaki husumetin sebe- Yassıada kurandan muavinleri Adanın fedakâr bekçileri AKİS, 31 EKİM 1960