Bir GÖ «Keşke o gün!. Hiyaarımızı lütfen 27 Mayısın öğleden sonrası saatlerine kay- dırarak düşünelim. Anayasanın ü- zerinde sorumsuz bir zihniyetle te- kardeş kanun kırmızı bir bakmanın tabiiliği içinde seyredenler tam kadro ha- linde toplanmış ve emniyet altına alınmışlardır, Türk toprakları üze- rinde yaşıyan ve sakıtlarla müşte- rek yolu olmayan herkes hudutsuz bir sevincin ortasındadır. Rejim kurtulmuş, örnek ihtilâl kansız ol- muştur. Dış basının "Nâzik İhtilâl" tâbiri benimsenmiştir. Harita üze- rinde ince bir çizgi ile ayrıldığımız doğulu komşulardan zihniyet ve medeniyet yönünden ne derece u- zakta oluşumuzu görmenin mutlu- luğunu yaşamaktayız. Tahmin edi- lir ki o saatlerde her Türkün ilk cümlesi "Allaha şükürler olsun, kurtulduk” ise, ikincisi "Dünyaya örnek kansız bir ihtilâl yaptık" o- luyordu. Şimdi, inkılâbın coşkun havası u ihttiâl"i onaylıyan konuşmaları dü- şünün ve hemen, bugünün sohbetle - rine kulak kabartın. İhtilâlin üze- rinden beş ay geçmiştir. Türkiyenin Atatürkçü istikbali belli Olmuştur. Gerçek bir adaletin tereddütsüz al- kışlanacak temsilcileri sanıkların karşısına geçmiştir. Kısacası, Nâ zik İhtilâl dünyaya' gelişindeki ta biillk içinde, uzuvlarının tabii geliş mesiyle büyümektedir. Halbuki bir tahammülsüzlük ve acelecilik Mı kısmımızı sarmaktadır. Konuşulan tara kulak veriniz: "Başlarındaki lerden bir kaç tanesinin işi o gün bi tirilseydi de, bu iş bu kadar uzatıl saydı!" On senelik kanun dışı bir idare tahammül edebilme sabırlılı sıkışın sebebinin adalet terazisinin bir kuyumcu tartısındakinden çok daha hassas işliyebilmesini temin gayesine dayandığı düşünülürse ev velâ dişlerin ses çıkarmıyacağı sonra da yapılacak operasyonla tam bir yaba kavuşulacağı daima akıl- da kat AKİS ,31 EKİM 1960 TUŞ vu "Keşke o gün" diyenlerin ge- rekçesi masumdur. Senelerce süren ıstıraptan sonra bâlâ bunların ba- kımı, hâlâ emniyeti! Gene resimle- rini görmek, gene isimlerini ve hat- tâ seslerini İşitmek!.. Medeni ve âdil duygular demok- ratik prensiplerle e "ta- hammül" en lü belirmektedir. Ailesinin 1 doğramış bir kanlı katilin karsısın- da mddahil sıfatını taşıyan buruk ve hınçlı insan nasıl günler ve ay- lar onu seyretmek, dinlemek ve bu- nu sükunet içinde yapmak zorun- daysa, millet olarak aynı tahammü- lü göstermek durumundayız. Dünya efkârı umumiyesi önün- de geçirdiğimiz imtihan pek güç şartlıdır. Dış basın hâlâ Türkiyenin problemlerinin derinliğine ineme- miş, sathi bir ayırımla yetinmiştir. "Köylü ve basit halk (tabakasının tuttuğu Menderes ekibi azınlıktaki ünevverler tarafından devrildi" sözü, rastlanılan gazete tefsirleri a- rasındadır. Bu sakat gerekçeye mü- Refik Koraltan Din taciri ..> Feyyaz TOKAR nevverlerin adaletsizliği gibi bir hükmü ilâve ettirmemek o şarttır. Mahkemeler çalışacak, dosyalarda- ki suç delilleri kıymetlendirilecek ve suçlulukları, evvelâ Türk milletinin vicdanında, daha sonra dünyadaki insaf sahiplerinin zihinlerinde tescil olunacaktır. Bu normal folda yüründükçe dış basıma bir kısmındaki istifhamlı gözlükler, muhakkak ki düzelecek- 27 Mayıs günü D.P. nin gerisin- de bulunanları üç grupta düşünmek gerekir. Parayla bağlanmış ve öyle kalmış olanlar, Saidi Nursi misillü bir kısım şeyh artıklarının telkinle- riyle sahte dinci D.P. şeflerinin pe- şinde gidenler ve nihayet çapraşık bir yola girdiği günden beri kur- dukları partiyi odüzeltme çabasın- da olan aşırı iyimserler. Bu sonun- cular 1957 den sonraki D.P. nin ha- kiki malı olmaktan esasen çıkmış- lardır. "Para"cılar artık menfaatle- rini başka yerlerde aramaktadırlar. Saf itikadları dolayısıyla D.P. li- derlerinin istismarcılığına kapılmış olanlar ise er geç ayılacaklardır. Zira sabık iktidarın üç kurucusun- dan meşhur Koraltanın din bilgisi- ni kontrol etmek isteyenler Yassı- adada ona bol bol "Allaha emanet ol" yazdırtmakta, sabık koca reis her defasında cümleyi "Allaa ema- net ol" diye çiziktirerek Allahın adını dahi kulaktan kapma bildiği- ni göstermektedir. Başka sanıklar kendileri gttt herkesin de evlerinde hapis olduğuna düşünerek (o sayım günü kayranı etmişler, içlerinde kö- tülük etmenin buruk lezzetini duy- muşlardır. Bir diğer takım ise aile mefhumuna ancak felâket ânında hatırlamış, ocümbüşleri unutarak torunların okul durumlarını sorma- ğa katlamıştır. İşte bu nakiller va soytarılar kafilesinin hukuk köprüsünden ge- çişlerini, bu geçiş ağır da olsa, biz sıkılsak da bekliyeceğiz. Adalet mekanizması, hassas bir röntgen cihazı gibi onları inceler- ken, vücutlarına dikkatle kakacak ve müşterek suç ve suiistimal mik- roplarının hangi bedenlerde ne mik- tarda olduğuna tespit edecektir. 25