Haftanıniçinden Biraz İktisaddan Konuşalım Her politika, başarılı olmak için, doğru — teşhise ve doğru tahlile lüzum gösterir. Zira isabetli bir hük- mü yanlış teşhis ve yanlış tahlil üzerine bina etmeye imkân yoktur. Fakat iki politika vardır ki teşhiste ve tahlilde hata yapıldı mı, pek kısa vade içinde in- san bir fiyaskoyla karşı karşıya kalır. Bunların biri dış politika ise, öteki iktisadi politikadır. Hen ha- fızalardan silinmeyecek kadar yakın bir mazıde arzu ettiklerini hakıkat saydığı için dış politikada hüzün verici bir duru düşen ve bocalamak zorunda kalan Demokrat ıktıdarın aynı hatayı iktisadi tekrarlamak üzere olduğu anlaşılıyor. İktisadımızı, içinde bunaldığı sıkıntılardan kur- tarmak için milletçe yeniden borca girmiş bulunuyo- ruz. Senelerdenberi takip etmekte inad gösterilen yol nihayet memleketi mukadder neticeye ulaştırmış, ora- da bırakmıştır. Şimdi, sayın Gene reteri Kasım Gülekin gayet dogru olarak belırttiği gibi bize, oradan kurtulmamız için bir can kurtaran simidi uzatılmıştır Bu simidi tutmanın ilk şartı üze- rinde yürüdüğümüz acaip yolun terki olduğundan uzun zamandır direnen, inad eden Demokrat İktidar çare- sizlik içinde tornistan yapmayı — kabul etmiştir. Ve ok da doğru davranmıştır. Ama bu manevra yapılır- ken İktidar gemisi kaptanlarının takındıkları tavır, söyledikleri sözler, doğrusu istenilirse insana manev- ranın başarısı mevzuunda fazla bir ümit vermiyor. G ler önündeki açık hakikatlerin bambaşka şekılde tefsır ve propaganda edilmesi iç politikada bir muayyen devre netice verse de, dış politikada ve iktisadi politikada böy- le davranışlar burnunun dibini görmemekten ileri git- ez. Hadiseler, insanlar gibi — cezalandırılamayacak, korkutulamayacak, satın alınamayacaklarından bu şe- kilde davrananları görülmemiş bir süratle tekzip edi- verirler, müşkül vaziyette bırakıverirler. Başta, Maliye Bakanı sayın Hasan Polatkan olduğu halde Demokrat İktidarın çeşitli sözcüleri alınan borcu "takip ettiğimiz iktisadi politikanın faziletinin nihayet dünya tarafından anlaşılmış olması" şeklinde takdim ediyorlar. Eğer bu bir iç politika zaruretınden 1ler1 ge- liyorsa haklı görülebilir.. Normal Demokrasilerde bir siyasi tutum açık şekilde başarısızlığa uğradı mı işba- şındaki ekip degışır ve yerıı siyaseti başka bir ekip yü- rütür. Zira normal mokrasilerde devamlılığı esas olan devlettır hukumet degıldır Hatadan dönmek ise, ancak şahısla r bahis mevzun bulunduğunda bir mezıyet sayılabılır Yoksa hükümetler, yoksa İktidarlar hata yapmamakla mükelleftirler, Yaptılar mı, yerlerini bı- rakırlar Fakat bizde, rejimimizin acaıplıklerı dolayısıy— la vaziyet değişik oldug ndan büyük laflar söylemiş olanlar şimdi o lâflarını yutmak, unutturmak mevkıın— dedirler. Zira eskisiyle tam tezat halinde bulunan bir politikayı gene onlar yürütecekler, ak dedikleri karaya bu sefer kara damgasını vuracaklardır. Bu bakımdan mazideki tutumlarım o zamanki şartların icabıymış ve haklıymış gibi göstermeye çalışmaları adeta bir mec- buriyettir. Fakat Demokrat İktidar başkalarını inan- dırmaya çalıştığı bu Vazıyete bizzat kendisi 1nanıyorsa hataların en büyüğün apıyor demektir. Bugün için görünen, maalesef bu Bir küçük misal: Altın bir düşüş kaydetti. Bu der- hal, Demokrat İktidarın bir başarısı ve yeni tutumun neticesi gibi gösterildi. Halbuki düşüş, hayale kapılma- yanların nazarında diğer bütün unsurların üstünde bir AKİS, 9 AĞUSTOS 1958 politikada, Metin TOKER basit mekanizmanın işlemiş olmasıyla alâkalıdır. Enf- lasyonist polıtık anın neticesi, krediye yüzde yüz daya- nan bir yeni ticaret usulü türemişti. Zaten kredi hacmi de her yıl bir milyardan fazla işte bu sebepten artı- yordu ya.. Yeni ticaretin erbabı kârını işine yatırmıyor, işini çevirnek için icap eden parayı bankalardan kredi olarak sağlıyordu. Evvelâ pasif korunma — denemeleri, sonra Irak ve UÜrdün hâdiseleri mevduat sahiplerini bankalardan buyuk meblaglar çekmeye zorlayınca pa- ralarını plase etm n bu bankalar çok müşkül vazi- yette kaldılar ve derhal kredileri kesmek mecburiyeti- ni hissettiler. Para» pıyasadan kayboldu Çekini ödemek, poliçesini karşılamak zorunda bulunan ve bunlar için ümid ettiği krediyi saglayamayan yem ticaret erbabı- nın bu durumu altım da, dövizi de elbette ki düşürecek- ti. Nitekim «bankaların vaziyeti biraz düzeldiğinde ve kredi muslukları kısmen açıldığında altında derhal mu- kadder yükselme o asit mekanizmayı hiç gör- memezlikten gelmek ve bu muvakkat fiyat oynayışla— rını bir politikanın hayırlı netıcesı sayıp Öyle i et- mek, üstelik oyle sanıp ona göre durumu ayarlamak elbette ki insani çok kısa Vade içinde husrana götürür. Şimdi, elimize geçen imkânı, iç politikaya alet et- meksizin, hayallere kapılmaksızın iktisad ilminin icap- ların artık boyan eğerek ve hiç olmazsa kendi kendi- mize sekiz senedir takip ettiğimiz politikanın başımıza çok dert açtığını kabul ederek kullanacak mıyız, kul- lanmayacak mıyız? Eğer kullanacaksak hu imkânın hakikaten bir can kurtaran simidi olduğunu, simidin bize jeopolitik durumumuz dolayısıyla uzatıldığını ve çıkmazdan kurtulmak için fedakârlık gerektiğini kabul- le işe başlamak zorundayız. Mülkiye mektebinin eski ıyı talebesi sayın Polatkan nasıl bilmez ki kurulan prim sistemi, adı hariç, tam bir devalüasyondur ve de- Valuasyonların kitaplarda yazılı neticeleri neyse -iyi ve fena taraftarıyla, onları doğuracaktır. Bu neticeler ara- sında kısa vadede bir ucuzluk, bir bolluk bulunmadığı herkesin malümudur. Bilâkis bazı malların ve bazı hiz- metlerin pahalılanmasını beklemek lâzımdır. Benzini yüz de 322 nisbetinde pahalı alacak şoförün müşteriyi daha ucuza taşıması, yüzde 322 nisbetinde — yüksek fiyata malolacak tevzi ve tahsis maddelerinin daha ucuza sa- tılması nasıl düşünülebilir? Devalüasyonun başarı- bu mahzurların samimiyetl kabulüne, ilânına v onların mukabil tedbirlerini almaya baglıdır. Bunları yapacak yerde zafer türküleri söylemek, refahın dağın hemen arkasında bulunduğunu iddia etmek iyi maliye talebelerine yakışmaz. Demokrat İktidarın sekiz senede Osmanlı İmpara- torluğunun son asırda eline geçirdiği paradan daha faz- lasını bulduğu halde iktisadımızı bir çıkmaza sokmuş olması, iktisadi realitelerin bir turlu kabulüne yanaşıl- maması ve yok "Kolomb siyaseti", yok "Kredi ekspan— siyonu", yok "Kuyrukların fazileti" adı altında yeni sistemler keşfinin vehmedilmesi neticesidir. Buna favo- ritizmi de ilâve etmek caizdir. sistem"lerin hepsi iktisad kıtaplarında senelerdir yazılıdır ve bir tek başlık altında toplanmıştır: Enflasyonist sistem! Şu anda ihtiyacını hissettiğimiz, bir zihniyet de- ğişikliğidir. Halbuki ufukta dahi böyle bir işaretin bu- lunmaması son imkânların da 280 milyon altının yanı- na gömüleceği hususunda, niçin saklamalı ciddi endi- şeler veriyor.