tıracak ve bunun için icab eden ter- biyeyi ve karakteri ona verecek olur- sa mesele çok kolaylaşacaktır. Ça- lışan bir genç kızın, ailenin maddi urumu ne olursa olsun babasına yardımcı olması, kazancının bir kıs- mını eve vermesi şarttır. Bu, mesuli- yet hissini duyarak yetişen bır genç kızdır ki, ileride kocasına yardımcı olmayı tabıı karşılıyacak ve aile ha- yatını kurabilmek için icab eden fe- dakârlıklara seve seve — katlanacak- tır. Gene mesuliyet hissi duyan bir genç kız ev işlerinde annesine gücü nisbetinde yardımcı olacak, hiçdeğil- se kendi işlerini aya kendisini alıştıracaktır. Anne ve babanın ço- cuklarını sevilip okşa nacak kaprisli bir bebek gibi değil de, istikbalde kendi kendisini ıdare edecek şahsi- yet sahibi insanlar olarak düşünüp yetiştirmeleri lâzımdır ereye kadar ne olmalıdır? İşte bu bahis çok mühimdir. Duygu Uyguraya — göre tıpkı öteki konularda olduğu gibi bunda da anne ve baba çocuklarına kuvvetli prensipler aşılamayı tedbir ve yasak sistemine tercih etmeli- dirler. Prensipler dahilinde ve hudut- ları çizilmiş bir saha içinde genç kız- ar kendilerini hür hissedebilmelidir- ler. Kendi kendilerini idare etmesini hakikaten öğrenebilmeleri de zaten buna bağlıdır. Ya giyimleri G enç kızların hürriyet dereceleri kuşamları ? enç kız ucuz, zarif, daima temiz G giyinmeli, kadınvari — giyinmek- ten sakınmalıdır. Genç kız esans de- ğil, temiz temiz sabun kokmalıdır!. Büyük kadınların modellerini taklit- ten çekineceği gibi, onların hâl ve hareketlerini taklıt etmekten de çe- kinmelidir. Genç kızın lüzumundan fazla mo- da ile meşgul olması da fuzulidir. Kendisine yakışanı yapması, moda- nın umumi hatlarını teşkil etmesi kâfidir. Giyim, bir genç kız için hem çok zevkli, hem çok kolay bir şey ola- bilir. Yeter ki genç kız. kendi hafif elbiselerini dikebilsin.. Bugünkü gü- zel patronlar ve hafif, ucuz kumaş- lar bu işi son derece kolaylaştırmış- tır. Aynı patron üzerinde, ufa fek değişiklikler yaparak yepyeni modellere sahip olmak mümkündür. Renk renk kemerler, çiçekler, küçük bir iğne elbiselere yenilik ve hoşluk verir. Genç kızın makyajında olsun, gi- yiminde olsun annesi en yakın yar- dımcısıdır. Genç kız şahsiyetini bu- luncaya kadar bu konudaki nasihat- lara bigane kalmamalıdır. Kendi dik- tiği elbiseyle ortaya çıkan genç kız, eser vermiş sanatkâr kadar mesut- tur. Anne küçük yaştan kızını dikişe alıştırmalı, ona bu cesareti vererek, daima teşvik etmelidir. Eğlenmek herkesin hakkı alışmak nasıl bir vazife ise, eğ- lenmek te haktır. Duygu Uygu- raya göre bu hususta memleketimiz- de'imkânlar pek mahduttur.. Meselâ Ankaradan gençlerin devam edebilece ği spor vs fikir klüpleri, eğlence yer- AKİS, 9 AĞUSTOS 1958 Vedide Baha Pars Y azıma başlarken seçtıgım baş— beni rüyor. Buyuk bir talihsizlik netıcesı kay- bettiğimiz bu kıymetli Türk kadı- nının, hakkında söylenebilecek her- şeyi söyliyebilecek kadar yakını değildim. Hattâ onun hususi ve- yahut meslek hayatı da pek az bilgin var. Ama Vedide Ba- ha Para bana öyle yakın geliyor ki, ondan bahsetmek ihtiyacını kendime hak görüyorum. Bu yal- nız şahsıma ait bir sempati mesele- si değildir. Son hafta içinde, onu ömürleri boyunca ancak bir veya iki defa görmüş, fakat onu dinle- mek fırsatını bulmuş olanların on- dan aynı şekilde bahsettiklerine ve ona çok yakın bir dosta, bir kadaşa yanar gibi yandıklarına şahit oldum Sahasında en son yenilikleri takib etmekten — büyük bir zevk duyduğu gibi bilgisini yaymayı da kendisine tatlı bir — vazife — sayı- yor, psikolojiye dayanan yeni ter- biye sisteminin, iyi anlaşılmak ve iyi tatbik edilmek şartı ile içtimai kalkınmanın temelini teşkil ede- ceğine inanıyordu. Bunun için ge- rek Öğretmenler Derneğinde, gerek Çocuk Haklarım Koruma Derne- ğinde tahakkuk ettirmek istediği bir çok fikir ve projeleri vardı. Her şey onu günden güne şekille- nen bir ideale doğru götürüyordu ve görünüşte bu işe hasredebileceği uzun ve mesut yıllar onu bekliyor- du. İşte Vedide Baha Parsla kay- bettıgımız biraz da bu idealdir. Onun tatlı sesinin, munis anla- yışlı, zeki ve iyi bakışlarınm yok olmasına inanmak nasıl güçse, bu idealin yok olup gıdebılecegmı dü- şünmek o kadar üzücü makta- dır. İdealini yavaş yavaş, adeta bir karınca sabrı ve tıtızlıgı ile fakat gürültüsüz ve sessiz tahak- kuk ettirmeye çalışıyordu. Eğitim- de yeni metodları ele alan, psikolo- jiye dayanan yepyeni bir. sistemin hasretini duyuyor ve arkadaşları ile bu yolda çalışıyordu. Grene bu idealin tahakkuku için annelerle temas etme fırsatını hiçbir zaman kaçırmıyor, mekteplerde, dernek- lerde, Ankara Ev Ekonomisi Klüp- lerinde onlarla sık sık konuşuyor- du. Vedide Baha Pars hakikaten, on- larla konuşuyordu. Çünkü o konuş- malarına bir konferans, bir ders edası vermekten hiçbir zaman hoş- lanmamıştı. Daima hasbıhalleri, tercih eder ve her konuşmasının sonunda dinleyicilerini muhakkak konuşturmak yolunu bulur, onları dikkatle dinlerdi. Ögretirken öğrenmeyi ihmal et- miyen, dü nyada daima ogrenılecek yeni bir şey bulunduğuna inanan Jale CANDAN bir hali vardı. Belki umumi konuş- malarda dahi — herkese ayrı ayrı hitap ediyormuş hissini veren ve herkesin tam isteğine cevap vere- bilmesini sağlayan şey bu idi. Za- ten Vedide Baha Pars, annelerle görüşürken nazari bilgiler vermek- le yetinen bir terbiyeci olmaktan ziyade bir anne idi. İnsan onun da birçok meseleleri olduğunu hisse- derdi. Öğretirken bazan dertleşi- verirdi de.. Ama onun için hor meselenin bir cevabı i resi vardı. Bunları Pars adeta dinleyicileri ile beraber bulur, böylece onların yalnız ka- laklarına değil, daima — kafalarına biraz da kalblerine hıtap etmesi- ni bilirdi. Biz onun küçük Aydı- nının ne çok hıkayelerını bıhrdık O da, bizim evdekileri bilirdi. Ço- cuklarımıza duyduğumuz sevgi ile birbirimize yaklaşır ve anlaşırdık. Ben adet edinmiştim. Çocuklar- la aramdaki meseleleri ilk fırsat- ta Vedide hanıma anlatmak üzere, birbir kafama not eder ancak on- dan sonra ferahlardım. Ama bu- nu yapan yalnız ben değildim ki. Onu tanıyan her anne aynı şeyi yapıyordu ve o bakımdan usanma- dan herkese cevap veriyor, herke- si tatmin ediyordu. Zannedersem ona bu derece popüler yapan şey, konuşurken bildiklerini koymak merakı ile değil lerini öğretmek kaygusu ile hare- ket etmesi idi. Zor anlaşılır bir- çok bahisler onun lisanı ile o ka- dar basitleşir, o kadar herkese inerdi ki, dinleyicilerin gayret sar- fetmelerine hiçbir lüzum kalmaz- dı. O böylece birçok annelere, bir- kaç konuşmada yeni terbıyenm an- laşılması güç birçok inceliklerini kolaylıkla izah etmiş ve "ruhsal bağımsızlık" dediği saadet anah- tarını onlara vermeğe çalışmıştı. Munis ve yumuşak olduğu ka- dar da mücadeleci idi. Psikolog yetiştirerek cemiyetimizde birçok boşlukları doldurabileceğimize ina- nıyor fakat bu işi şarlatanlığa gö- türenlere fena halde kızıyordu. Bir cemiyetin yükselmesinde — ihtisasa gösterilecek hürmetin büyük rolü olacağı muhakkaktı. Kanaatince e- ğitimcinin terbiyecinin, psiko Ve ruh doktorunun vazifeleri bırbı— rini tamamlayacak şeklide, fakat birbirine karıştırılmadan sınırlan- dırılmalıydı. Vedide Baha Parsı kaybettik. Bu, ona yakından veya uzaktan tanıyanlara büyük bir acı oldu. A- öyle zannediyorum ki onu ta- nınmış olan herkeste Vedide Baha Parstan birşey kalmıştır, çünkü o daima bilgisine içinden birşey ka- tarak vermesini bilen nadir kimse- lerdendi. Onu unutmamıza imkân yoktur. 27