dört mevsimdir yaşatan gişedeki gibi birçok ev ve iş kadını, iş adamı etrafta telaşta dolaşıp dur- makta perdenin açılması için son hazırlıklarını tamamlamağa çalış- maktadırlar. Oyuncuları sorarsanız: Bir kısmı amatördür, kendi kendileri- ne yetişmişlerdir. Bir kısmı üniversi- tede tiyatro tahsili görmüştür. Başlı- ca rolleri oynayanlar ise New York'- un büyük tiyatrolarından davet edil- mişlerdir. Saçları yarı yarıya ağarmış bir hanım seyircilere program dağıtmak- tadır. Yüzündeki tebessümden hu işi severek yaptığı sezilir. Kocası bir ti- yatro drektorudur Halktan tıyatro— k rinde, yaz ayları boyunca, bir çadır altında, dünya ve Amerikan tiyatro repertuvarından seçilme en güzel e- serlerle "Playhouse on the Green" i sağlam direkler üzerinde — tutmağa muvaffak olmaktadır. Çadan — Repertuvarı Ogece seyredilen ve — "Playhouse on the Green" repertuüvarının ilk eseri olan piyes "The Little Hut - Küçük Kulübe" idi. Çadırın içine çe- peçevre tahta sandalyeler sıralanmış, içi çiçekler, türlü tropikal nebatlar ve meyvalarla dekore edilmişti. Ça- dırın iç direklerine dahi birer palmi— ye ağacı edası verilmiş, nem seyirci- lerin, hem de oyuncuların giriş çı- kışlarına hızmet eden çadır kapıla- rının etrafı türlü hasır sepetler, şap- kalar ve tahta eşyalarla süslenmiş- ti. İçeri girdiğinizde birdenbire bir ıssız adada, koket bir kadın elinin et- rafta şöylece bir dolaşıverdiği saz— dan bir kulübenin ortasına düştü nüz hissine kapılıyordunuz. lst nin de bu olması gerekirdi. Zira "The Little Hut", kotraları kazaya uğra- yıp ta bu ıssız adaya düşen kan - koca ve âşığın, bu kulübede onların münasebetinden doğan bir komedinin hıkayesı 1d1 "Playhouse on the Gre— in dördüncü n bu ilk pıyesı biraz sonra anlaşıldı kı gerek konunun geçtiği yer, gerekse birçok durumlar haylı degışıklıge uğratıl- masına rağmen, Pariste iki yıl evvel temsil edilip te, Fransızların seyret- mekten pek çok zevk aldıkları An- dr& Roussin'in piyesinden başka bir şey değildir Eser sacayagı yani karı- koca ve âşık teminin en güzel örneklerin- den biridir. Nancy Mitford tarafın— dan Amerikan hayatına mümkün ol- duğu kadar da yakın bir şeki lde a- dapte edılmege çalışıldıgından "Mon- sieur Masu ü adece Fransaya, Fransızlara has havasından pek çok şey kaybetmiştir. — Bu yüzdendir ki şayet 'TleLittleHut"ınbir Fran- sız piyesi olduğunu unutup tama- men bir'Amerikalı yazarın kalemin- den çıkma bir esermiş gibi seyretti- ğiniz takdirde başrolden piyese ilâ- ve edilmiş bir mankiye kadar bütün oyuncuları -manki'yi oynayan biraz önce sözünü ettiğimiz 12 yaşındaki çocuktur— alkışlamak imkânını bu- lursunuz. A. A 32 S İ N Filmcilik Yeşil Çam Sokağı Bizim — Hollywood Divanyolundan Yesilçama rşak Benliyan Efendi ve arka- larının ilk Türk filmi olan "Him- met Aganın izdivacı" isimli komedi- yi çevirmeye başlamalarının üzerin- den tam 44 yıl geçti. 1914 te çevril- meye başlayıp 1919 da ikmal edile- bilen "Himmet Aganın İzdivacı", Türk filmciliği sahasında ciddi bir teşebbüsün başlangıca - olmamasına rağmen, ilk Türk filini olması bakı- mından bu alfabenin elifi değerini ta- şır. Bu yolda ilk ciddi teşebbüs, "Mü- dafaai Milliye" ve "Malül Gaziler" Ce miyetlerinin 1917 - 1919 yılları ara- sında birbirini takip eden faaliyetle- ridir. Dıvanyolunda biri bugün Sağ- lık Müzesi, diğeri ise antrepo olarak kullanılan studyolarda çevrilen "Pen- ç sus" "Alemdar Vakası", "Murebbıye Bıcan Efendi" ve "Is— tanbul Perısı bu yoldaki ilk gay- retleri teşkil eder. Bu hesaba göre Türk filmciliğine bugün takdir edilecek yaş 40'ı bul- maktadır. Resmi kayıt ve beyanlara göre Türk filmciliğinin 40 yılda meydana getirdiği kordelâların sayı- sı ancak 335'tir. Bu adedin 45'i ilk uz yıl içinde, 2901 da son on sene de çevrilmiştir. E MA Fim — enflâsyonu 948 senesinde hükümetin yerli film ciliği teşvik maksadı ile çıkardı- ğı 5237 sayılı kanun, Türk filmcili- ğinde bir dönüm noktası teşkil et- miştir. Bu kanunla, Türk filmlerin- den alınmakta olan temaşa vergisi- nin yüzde 75'ten yüzde 25'e indirilme- si, filmciliğimizin birdenbire canlan- masına âmil oldu. Bu sahada birden- bire otuz misli artış kaydedildi. Bu- nun neticesi olarak da Beyoğlunda- ki Yeşilçam Sokağında Türkiyenin Hollywood'u meydana geldi. Memnuniyetle müşahede edilen bu inkişafın yanısıra, Türk filmlerin- de kalitenin düşmekte olduğu esefle görülmeye — başladı. Az — masraf ve bol ticari sahnelerle çevrilen filmle- rin çok para getirmesi, kalitenin bir- denbire bozulmasına âmil oldu. Bun- ların arasında maddi fedakârlıklar- dan kaçınılmıyarak meydana getiri- len cidden muvaffak — yerli filmleri- miz de piyasaya çıkarıldı Fakat ne yazık ki, bu ak — kordelâlar diğerleri kadar karlı olamadılar ve ön plânı daha Zziyade kalitesiz filmler kapladılar. Turk filmciliğinin inkişa- i çok güzel ve gayet yerinde giren 5237 tenzilâtlı rüsumu âmir maddesi de böylelikle kalitesiz filmlere yaramış oldu. Mısır filmlerine rahmet 946 yılında onbir Türk prodtiktörü- nün elele vererek kurdukları Yerli Film Yapanlar Cemiyeti, tesisini mü- teakip — yayınladığı bir — broşürde "Henüz emekleyen ve ancak hüküme- tin yakın alâkası ile kalkınması mümkün olan Türk filmciliğinin bu maksada erişmek için muhtaç olduğu himaye ve yardımlar" sıralanırken, "Yerli film — geçiren her sinemada, yerli film devam ettiği müddetçe bi- let fiatları yüzde 25 yükseltilir ve bi- let üzerindeki yüzde 75 vergi ya ta- mamen kaldırılır. veyahut da yüzde 20 nispetinde indirilirse, her sinema- cı bilaistisna yerli fım almaya ko- şacaktır ki, Türk filmciliği 1ç1n bun- dan büy ük nimet ola amayacağı gibi, en büyük kazançlarımızdan birisi de memleketimizi istilâ eden Orta Doğu filmlerinin artık rağbetten — düşmesi ve memleketimizde pazar bulamaz hale gelmesi olacaktır" deniliyordu. Yerli Film Yapanlar Cemiyetinin Türk filmciliğinin kalkınması yolun- da açtığı bu ilk kampanya ve yaptı- ğı teşebbüsler kısa zamanda müspet şekilde sonuçlandı. Fakat bunun ne- ticesi. Yerli Film Yapanlar Cemiyeti- nin arzuladığı şekilde çıkmadı. Fil- vaki piyasamız o kötü Mısır filmle- rinden kurtuldu amma, bilaistisna her sinemacı yerli film almaya koş- madı. Zira seri hâlinde imâl edilen o düşük kaliteli kordelalar Mısır fîlmlerıne rahmet okumaya başlamış- İşte bu bakımdan Cemıyet temen- nisini yerine getirmesine rağmen ga- AKİS, 9 AĞUSTOS 19568