İsmail Rüştü Aksal İktisadın politikası yeniden borç almanın bir Görülme- ni iş Başarı diye gösterilmek isten- mesi İktidarın son zamanlarda bir- birini takip eden başarısızlıklarını örtbas etmek maksadıyla — girişilmiş bir taktik hareketinden başka bir şey değildi. Gazetelerin de, tıpkı Mil- li Korunma Kanununun çıktığı gün- lerde olduğu gibi birbiri — arkasına pembe haberler vermesi bu çevreleri heyecanlandırdı. Bir şeyler yapmak, hakiki vaziyeti millete duyurmak lâ- zımdı. Akortsuz sesler Bu sebepledir ki haftanın başların- Ört ayrı ses, esası birbirine fakat hâdiseler hakkında gerekli bilgiye sahip — olunmadığın- muğlak mumi — mahiyette fikirler söylediler. Faik Ahmet Ba- rutçu, Şemsettin Günaltay, Gülek ve Ferit Melen gazetecılerın devamlı ısrarları karşısında kon tular. Söyledikleri daha ziyade bir takım temennilerden ibaretti. Yoksa, kısmen Melen hariç, ortaya ciddi bir teşhis atmadılar. undan da anlaşıl- dı ki "Yardım bombası" Muhalefet partisinde de, tesirinden çok gürül- tüsü sayesınde bir panik yaratmış- tır. Siyasi havanın — Muhalefet için böylesine müsait gittiği bir sırada Iktıdarın patlattığı bomba şaşkınlık uyandırı Fakat partinin Araştırma Büro- su, işte böyle bir anda, haftanın or- tasında kendisinden beklenilen vazi- feyi yaptı ve siyasi kargaşalığı or- taya ılmı düşünceler atarak kısmen dağıt Hakıkaten salı günü, öğleden son- ra saat dörtte, Ankaradaki gazete- AKİS,9 AĞUSTOS 1958 benzeyen Açıklanmayan Neticeler Z aman zaman gazetelerde hakikaten heyecan verici haberler: çıkı- yor. Hem heyecan verici, hem endişe.. Üstelik bunlar, her halde tesadüf, iç politikanın en hararetli, en tartışmalı bulunduğu sıralara rastlıyor. Bunun üzerine, bilhassa İktidar çevreleri "Aman dikkat, su yur düşman uyumaz!" nasihatini açıkça veya kapalı şekilde tekrar- lıyorlar. Bilhassa D. P. milletvekilleri arasında bu nasihatlar ziyade- siyle fazla muhatap buluyor, birlik halinde kalınması, tesanüt göste- rilmesi âdeta mecburiyet haline sokuluyor, milli ve memleketçi his- ler harekete geçiriliyor. Hâdiselerin buraya kadar olan kısmında bir garabet yoktur. Ga- rabet ondan sonra başlıyor: İç politikanın o en hararetli, en tartış- malı devri geçiştirilince heyecan verici, endişe verici haberlerden bir daha ses seda çıkmıyor. Ta, yeniden boyle bir devir gelip çatıncaya kadar.. Bundan aylarca evvel Anadolu Ajansı ve Radyolar Türkiyeye, hattâ dünyaya müthiş bir suikast haberi yayınladılar. İki Bakan oto- mobiline Ankarada Bâlâ yolunda ateş edıldıgı bildirildi, tebliğler neş- redildi. Sonra, hadıseye bir neşir yasağı kondu âlâ meriyet- tedir. Fakat resmi makamlar o mevzuda en ufak bir açıklama yap- mamışlardır. Suikastın failleri yakalanmışlar mıdır, cezalarını çekmiş- ler midir, meselenin iç yüü nedir, işin ıçınde komunıst parmağı mı vardır? Bütün bunlar tamamile meçhu Başka bir hâdise daha aradan aylar geçtiği halde, sessizce ka- panıp gitmiştir. Bağdat Paktının Ankara Toplantısı sırasında Ame- rika Dışişleri Bakanı Dulles buradayken Kavaklıdere yolundaki Ame- rikan Elçiliğinin bahçesine bir bomba atamıştır. Anadolu Ajansı ve Radyolar bunu ilân etmiş, tahkikata girişildiği bıldırılmış fakat arka- dan gene bir neşir yasağı konmuştur. Neşir yasağı konmadan gaze- telere hâdisede yabancı tahriki bulunduğu, bunun solcu elemanların marifeti olduğu yolunda 1puçlar1 Verılmıştır Fakat o gün bugün bom- ba hâdisesi hakkında da resmi makamlar bir açıklama yapmamışlar- dır. Mesele nedir? Hakikaten Ankarada solcu bir çete mi vardır, bun- lar silahlı faaliyette mi bulunmaktadırlar, emniyetimizi tehdit eden bir tehlıke mi mevcuttur. Hayır! Alakalılardan ne bir ses, ne bir nefes. mdi de, gene iç polıtıkanın en hararetli bir anında Ankarada dağı- tılan " tahrıkçıbeyannamelerı işi ortaya atıldı. Devlete karşı, hükümete karşı yeni bir hareket! Gazeteler yazdı, ajanslar bildirdi. Tabii tahkikata da başlandı. Açıklandığına göre beyannamelerde büyüklerimiz aley- hinde bir takım tahrikler vardır ve üstelik bir Milli Kurtuluş Komi- tesinden bahsedilmektedir. Fakat o mevzuda da hâlâ bir bilgi veril- memiştir. Polis mesulleri yakalamış mıdır, failler belli olmuş mudur, hakikaten teşkılatlı bir komünist faalıyetı var mıdır? Yoksa bu bir kaç gencin, çocuğun veya sapığın mı marifetidir? Bu neviden hiç Bir sualın cevabı verilmemiştir ve "Beyanname meselesi" de "Balâ sui- merikan Elçılıgıne bomba" hâdiselerinin yanında rafa kaldırılmışa benzemekte ürk polisinin bu hâdiseleri halledemeyecegıne inanmak Zzordur. Turk polısı istendiğinde, meselâ n Papen suikastı" veya "Pera- palas otelindeki bomba neviinden son derece karışık, çetrefil mese- leleri hallederek kabiliyette olduğunu göstermiştir. O zamandan bu yana polisimizin kudreti mi düşmüştür, yoksa alâkalılar gerekli has- sasiyeti mi göstermemektedirler? Bunun açıkça bilinmesinde kati za- ruret vardır. Zira İçişleri Bakanlığının vazifesi, — bizim — bildiğimiz, "Muhalefeti dikkatle takip etmek" ten ziyade bu neviden hâdiseleri -eğer hâdiseler hakikaten ciddi hâdiselerse- hassasiyetle — incelemek, neticelerini de millete duyurmaktır Yoksa bir gün gelir, bakarsınız, iç politika hâdiselerinin hararet- li olduğu bir sırada ortaya gene heyecan verici, dehşet verici, endişe verici haber çıkarırsanız herkes kahkahalarla gulmekten başka şey yapmaz. Bunun tehlikesi vardır, bunun mesuliyeti vardır. Çünkü o ha- berler hakikaten son derece ciddi, hakikaten üstünde durulmaya de- ğer, hakikaten milletçe alâkalanmamızı gerektiren hâdiselere — dair olabilir. Emniyet teşkilâtımızın müessiriyeti hakkında hiç kimsenin, zihinlerde tereddütler uyandırmaya halikı yoktu "Balâ suikastı" nda, "Amerikan Elçiliğine bomba hâdisesi" nde, "Tahrikçi beyannameler meselesi" nde failler yakalanmış, iş aydın— lanmış mıdır, aydınlanmamış mıdıir? Neticeleri lütfen açıklayınız. çiler bir kaç gündür aradıkları ada- gi mı karlılarında buldular. O gün İs- mail Rüştü Aksal oldukça — yorgun, ama memnun görünüyordu. Pazarte- gününden beri bazan Araştırma Bürosunda, bazan evinde, bazan da yazıhanesinde çalışmış, mevcut bil- gilerle evvelâ bir analiz, sonra sen- 13