AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin iktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır?" N ecıp ve güzel olan şey, şüphe- siz ki hür yaşamaktır. Yalnız, bundan daha evvel ve elzemi: Ya- . “Acıkmış karnın kulağı . Bu sebepledir ki: Demok- rasi, iktisadi takvıye ve teminat- tan mahrum bir siyasi hürriyeti ka- bul eden rejimin adı değildir. Reel gelirlerin artması ve fertlerın ihti- yaçlarını gıdermedekı mükemmeli- yetle kendisini açığa vuran iktisadi kalkınmaya tesir eden faktörlerin, iktisadi doktrinler olduğu — şüphe götürmez bir hakikattir, ferdi hür- riyet ve şalisi teşebbüsü — ölüme mahkum eden sosyalist devleti bir tarafa bırakırsak: Hürriyet içinde olmıyan iktisadi bir kalkınma, mil- letleri ya Koruyucu liberalizme ya- hut da güdümlü iktisada sürükler. Halbuki hakikaten liberal bir dev- let; vasıtaları, trafiğe riayet mec- buriyeti tahtında istedikleri — yere serbest bırakmıya benzer. Karışma- mazlık demek olmıyan liberalizm, selâhiyetli kuvvetlere de taraftarlık yapmak demek değildir. Gerçek re- kabet şartlarını tanzim ve tesisde müdahaleye sevk edilebilen — devle- tin rolü, serbestıyı muhafaza ve devam yolunda 'Mücerret hürriyet" prensibinden bazı ayrılıklar — yap- mak mevkiinde oluşudur. Fakat bu ayrılıklar siyasi hürriyete giden yolları kesmek pahasına — değildir. Çünkü: Siyasi hürriyetin, İktisadi hürriyet ve teminatlarla takvıyesı zaruretine inanılmazsa siyasi riyet berbat bir demokrasi düsturu olur. Bu sebeptendir ki, fert; haya- tın her vadisinde hürriyet ister. Hürriyeti bulduğu müddetçe, haya- tın her vadisindeki heyecanı ve ça- lışmayı sever. Çunku arzularını tat- min ve gayesine erişmesi elindedir. Halbuki hürriyet olmazsa, insan o- nurunu kaybetmiş demektır Fert bunu anladığı an, hayatı yaşama- ya değer bulmaz... "Ne kadar fazla tatlı dökersen, o kadar sinek yakalarsın." prensi- bine dayanan ve bununla müterafik olarak insan gücünü istismarla kal- mayıp, üstelik İstihsal vasıtası olan makineleri de hor kullanan, anti- demokratik rejımdekı ıktısadı temin; istinat ettiğinin en Macar ihtilâlidir. İşçinin, Normas denilen mütehassısa ücretinden bir _V_ miktar vermekle, kontenjan sevi- yesini düşürebildiğini açıkça — gör- mekteyiz. Antidemokratik idarede tefrik edilmiş idare ve icra organ- larına rastlanmaz. Çünkü bunların mevcudiyeti hürriyet ister. Bu ise idare organını, İcraat ve faaliyet- lerinin halka açıklanmasını — ihtaç ettirir. Bu açıklamayı yapmak de- mek, çalışma gücü ve sosyal fark- ların açığa vurulması demektir. Bu sebepledir ki antidemokratik — re- jimde, kontrollerın ıçınden geçen bir kanal vazifesini güren — devlet bilhassa: Hurrıyetlerının muhafa- zasında, şahsiyetlerinin — mevcudi- yetinde ve hislerinin korunmasında ısrar eden kimselerden nefret eder. İlk fırsatta bunları pasif hale ge- tirmeyi düşünür. Ve bu işe, birçok sosyal sınıfların iktisadi istiklâlini ortadan kaldırmakla başlar. Neti- cede, fert kendisine emniyet sağlı- yacak her husustan uzaklaştırılır. Emniyetsizlikten doğan korku, fer- di şahsiyetine güvenemez hale ge- tirir. Kendi emeği ile derdine deva bulacak kaynaktan yardım gör- mekten acız duruma duşer Artık olmak için i- deOlOJlk sebeplere sahıp degıldır Gayesi olmıyan veya gayesinin ne olduğu bilinmeyen bir yolda ça- lışmak, sadece; mideye bağlı bir faaliyetin icrasından başka şey o- lamaz. Demokraside ise, âmme va- alanlar, aldıkları — vazifenin hesabını vermekle mükelleftirler. Verilen bu hesapla, fertler hangi nin mecrasında akmakta ol- duklarını bilirler. Hürriyet içinde yapılmıyan kalkınma — murakabeyi tanımayan, hakikatların bilinme- sinde fayda mulahaza etmiyen bir kalkınmadır. istemiyerek de olsa, güdümlü bir iktisadi poli- tikayı dogurur Bilhassa demokra- tik hayata yeni girmiş — milletleri idare edenlerin, ekseriyetle bu gir- daba düşmesi; bütün acılığına rağ- men bir hakikattir. Sebebi ise, i- dare organının, kalkınmayı safha safha değil, — neticesini gösterme sevdasına kapılmalarıdır. — İktisadi kriz ve buhranları, iktisadi bilgi ve tedbirlerle önlenebilecek patolojik hadiseler olarak kabullenmeleridir. Halbuki hürriyetin iktisadi denge- yi temin etmiyeceğini prensip ola- Hüseyin KABAN rak kabul eden bu sistemin, mantı- ki yolu diktatörlüktür. Hürriyetsiz kalkınmada — idare- ciler, vatandaşın murakabe arzu- sundan zevk ve şevk — almamıya başlarlar. Ve hürriyetleri tahdit e- derler. Bu hal halkla idareci ara- sında sosyal uçurumlar açar durum karşısında devlet — antide- mokratik rejimlerde olduğu gibi halkın his, u ve kararlarını belki son haddine kadar kullanmaz. Fakat muhakkak olanı şudur ki: Duygularını mevzii de olsa, gaye- sinin icabına teşvik eder. Bununla da yetinmeyip, iktisadi buhranın cenderesi altında hergün yeni bir İşkenceye maruz kalan halkın, ken- dilerini desteklemelerini isterler. Halbuki antidemokratik — rejimde bile idareciler, hissi bakımdan des- teklenmelerini istiyemezler; sadece arzu ederler. Ayrıca, hürriyetten mahrum bir iktisadi — kalkınmada ferdin, kazancı ile mütenasip ol- mıyan bir muhitte yasamakla suç- landırılma şansı daha fazladır. Bu şansın tecelli etmesi mukadderdir. Bu ise, kırılan cesaret ve incinen hislerin acılığının halkla — paylaşıl- maması demektir ki, hayatını ida- me yolunda ferdi, "Gaye vasıtayı mübah kılar" dusturuna göre ha- rekete mecbur kılar. u durum, millet hürriyetinin yegâne emin ke- fili olan seciyeyi imhaya mütevec- cihtir. Hakimiyet derken onu tarif eden ahlâk, zekâ ve hürriyet gibi üç ana şartı unutmamak iktiza e- der. Öyleyse hürriyet içinde iktisa- di kalkınmayı kabul etmiyen mil- letlerin veya zihniyetlerin iktisadi kalkınması, vatandaş omuzlarını çökertip, diline kement vurmakla kalmaz, iradeyi de ezer. Neticede ahlâkın büyük kitabı olan "vicdan ve bir toplumda manevi müsavatı sağlıyan terbiye vahdeti iflâs eder. Halbuki, terbiye bir istiklal pren- sibidir. İktisadi takdiratla körelen zekâ da buna eklenirse, hakimiyeti tarif eden unsurlar kaybolmuş Oo- lur. İktisadi kalkınmayı — hürriyet içinde kabul etmiyen zihniyeti de- mokrasi hesabına: "Kasta olduğu müddetçe hıyanete, ve gafletin yetimi oldukça da mer- hamete yormak selim aklın yolu- dur." AKİS, 9 AĞUSTOS 1958