1934 yılından önce, hemen bütün demokratik ve parlâmentocu memleketlerde, iç politika kavygalarmın dış politikayı baltala- dığı göze çarpıyordu. Fırkalar üzerinde bir iç politikamn gerek- liğini bir yandan da buhranın ökonomik ve sosial tahribatı bes« liyordu. 1934 yılı, bir de su bakımdan karakteristik olmuştur ki, hemen bütün memleketlerde, dış polilika uğuruna iç politika kavgaları tasfiye edilmiştir. (Şekil meseclesinin, burada da hiç bir ehemmiyeti yoktur.) Ve harp sonrasının hiç bir yılı uluslararası. politika bakımından 1934 kadar verimli ve heyecanlı olmamıştır. O kadar ki, öke- nomik edebiyatla evirimci (ıslahatçı) ve devirimci (ihtilâlci) soslal edebiyat lamamen ikinci plâna alılmıs ve bütün cihan efkârı umumiyesi politik edebiyalır Lesirleri allında kalmıştır. Bu politik edebiyatin en tipik safhasım ise, harp edebiyatı yani harp propagandası teşkil etmiştir. O kadar ki bugün bülün dünyada, ruhi bir maraz, bir paychase halinde, harp korkusu ile beraber bir silâhlanma yarışı mevcut- tur. Bunu da izah etmek lâzımdır. Bütün on dokozuncu asrın kapitalist ve imperialist medeniyeti;, gelirdiği kiymetler nekadar büyük olursa olsun milletleri, kens: di aralarında hâkim ve mahküm diye ikiye, kendi içlerinde de birçok sınıflara büldüsü icin hastalıklı ve günahkâr bir medeni- yellir. Cihan harbi, bu medeniyetin son ve en büyük şaheserini teşkil etmistir. Cihan buhranı ise bu medeniyetin kendi elile kendi aleyhine tertip etmiş olduğu en büyük cezadır. Bir ceza ki, yarım tedbirler ile yahut şiddet tedbirlerile ortadan kaldırı. masına imkâan yoktur. Hâkim ve mahküm milletlerle sınıf tezatlarına yol acan sebepler kaldırılmadıkça, buhran devresi kapanmıyacaktır. Dış ticaretle- re yahut ücretlere dair ortaya konan bir takım rakamlar hiç hir zaman bir iyiliğe delâlet edemez. Buhran, eğer-kendi haline bı- rakılacak. daha doğrusu cihandaki iktisadi bozuklukları kucak- lıyan hesaplı ve plânlı anlaşmalar. yapılmıyacak olursa (ki va- 40 D F: in la ar bi len ca tic ol H p