iktisadi ve sınaf istihsal tekniğinin aynidir. Hattâ Proleter şair buna misal olarak kendini zikretti: «— Bana; dedi. Fırkanın merkez heyetinden telefonla Filân me- seleye dalkr filân tarzda bir siir yazmamı söylerler. Bende yaza- rım. Buna mukabil (Buharin) cevap verdi: «— Fakat güzel şiir yazmamağa başladığınız dakikadan itiba- ren bu siparişlerin arkası da kesilir. «Buharin» Marksizmin en maruf ve enileri nazariyecilerniden biridir. Kongrenin son içtima günü, Rus şiirine dair verdiği kon- feransla Rus ihtilâlinin ilk günlerinden beri edebiyat ve sanat sahasında devam edip durmakta olan bir davayı son dercce ilmi bir surette halletmiş oldu. Bundan böyle Rusyada edebiyat ve sanatın alacağı islikamelt laayyün etmiş ve arlık halk namına, işçi sınıfı namına bir nevi bediiyat aleyhtarlığı yapanların nüfuzu kırılmış sayılabilir. Sanat ne alelâde bir siyasi propaganda aleti, ne realitelerin sadık bir fotoğrafı, ne de bir sanat metaıdır (dur!). Bununla beraber, her şeyin cemiyet ve kollektivite em- rine alındızğı, her şeyin planlaştığı bir diyarda sanat fanliyetleri: nin başı boş bırakılacağını tahmin etmemelidir. Edebiyat kon- gresi vası|l olduğu bu karrarlarla bilâkisz, sanat ve cdebiyatı il- mi ve kültürel bir plân, bir teşkilât içine alıyor demektir. Hükü- met ve fırka geniş ve bol tahsisatla bütün edebi zümreleri bir araya toplamış ve bütün sanatkârlrar muayyen bir veçhe dahi- linde, muayyen bir programla çalıştırmağa başlamıştır. Rusya- da, bugüne kadar tamamile devletleştirilmemiş bir bu; edebiyat ve sanat faaliyetleri vardı. Şimdi o da devletleştirildi. Denile- bilir ki, o da beş yıllık plân içine alındı ve Moskova edebiyat kongresinden beri bu plânı birinci maddesini Stalin'in bir sö- zü teşkil ediyor: «— Muharrir, insan ruhunun mühendisidir! » Demek ki, yeni kurulan cemiyet içinde Rus muharririnin hisse- şine düşen vazife halk ruhunun inşasına ve bu ruhun, Sovyet ülkesinde her tarafından gönüllere doğru uzandığı görülen sayı- sız fabrika bacaları gibi daima geniş hassasiyet noktalarına doğru yükselmesine çalışmaktır. 382