KO" in, ce- Iy du. Iun ur" er- ki) da, aş- irü Uma ŞAİ bir bir ele list ngi en- ratı ve sur- lardan mürekkep olan sol cephenin hayatı da bundan daha uzun sürmemiştir. Başlarında (Mayakofski) gibi yüksek bir şairin önderlik bayrağını taşıyan (sol cephe) sanatkârları formalistle- rin tamamile zıddına olarak sosyalist bir cemiyette «şiir ve sa- nat» diye müstakil bir şeyin mevcudiyetini inkâr ediyorlar ve hattâ çok defa daha ileriye gidip sür ve sanati ilga etmeğe ka- dar varıyorlardı. Bunlar (Karl Marks)ın: «Din, halkın afyonu- dur!» sözünü, «sanat ve edebiyat halkın afyonudur!» tarzına çevirerek, ibdada mücerret güzellik mefhumunu, şiirde vezni, ahengi, bedii ifade kayıtlarını ret ve inkâr ediyorlardı. Bunlar nazarında şairin vazifesi inkılâbın propagandasını yapmaktan ve bu praopagandayı da mümkün olduğu kadar basit, kaba ve musikisiz bir ifade tarzile yapmaktan ibaretti. İşte bu esnadadır ki, eski Maarif kamiseri (Lonaçarski) meyda- na atıldı ve bu iki müfrit cereyanın tam orta yerini buldu. (Lonaçarski) sanatin yüksek misyonunu eski ve tam kültür sahi- bi bir entelketüel sıfatile kabul ve tasdik etmekle beraber onu asla cemiyet harici telâkki etmiyor ve sanatkârın henüz pek geri olan (Proletarya) sınıfının hissi ve fikri terbiyesine hizmet etmek suretile ameli hayatta, binaenaleyh, inkılâpta büyük bir rol oy- nıyacağını söyliyordu. «Kervana katılanlar» ve yahut Compag nions de Route namile Krasnia Naov mecmuasının etrafında top- lanan gençler aşağı yukarı Lonaçarski'nin bu nazariyesine göre çalışmağa başladılar veinkılâbın ihtilâl safhalarını tasvir eden bir çok eserler meydana koydular. Fakat bu eserlerde mevzu daima ihtilâl sahneleri olmakla beraber ruh ve zihniyet o kadar ihtilâl. ci değildi. Hattâ birçokları o kanlı sınıf kavgalarını anlatırken (Proletarya)nırı mı, Yoksa (Burjuvazi)nin mi tarafını iltizam ettikleri pek hissolunmıyordu. Bu eserleri yazan genç müellifler hele romanda tamamile bitaraf ve objektif bir realisimden ay- rılmıyorlardı. Halbuki ihtilâli yapan ve muzaffer olan smnıf, her- kesten olduğu gibi, sanatkârdan da kat'i ve açık vaziyetini tayin etmesini istiyordu. Onları kızıl cephenin beri yakasında kendi- sile beraber mücadele hattına davet ediyordu. Gelmiyenleri düşman sayıyor ve böylelerine hiç birşey yapmak imkânımı bı- rakmıyordu. Seslerini boğuyordu ve bütün neşir vasıtalarını el- lerinden alıyordu.