Türhiyenin sanayileşme ve soysal kalkırıma tempasu, köyün alım gücüne bağlıdır. Türk soysellığının manivelâsı, köydür. Bu özlediğimiz <köy» hkendiliğinden oluvermez. Onu oldurmak ve yaratmak gerektir. Eski köy tipi, arap harileri ve mecelle gibi, reforma gelmiyen bir varlıktır. Nüfusumuzun yuvarlak hesap on milyonu, kırk bin köye dağıl- mıştır. Köy başına, ortalama 250 kişi düşüyor. 250 kişilik köy, uluş (devlet) için, ekim, sağlık, bayındırlık, kül- tür bakımlarından üzerinde işlenmesi ökonomik olmıyan çok masraflı bir ünitedir. Uluş (devlet), böyle bir köye mektep yaplıramaz, muezllim, dak- tor, ziraatçi gönderemez. ÂAcunun hiç bir yerinde 250 kişilik kü- yün mektebi, muallimi, doktoru, ziraatçisi yoktur. Nasıl ki, belli bir fabrikanın rantabl olabilmesi, belli bir pro- düksiyon kertesine bağlı ise, ekim, kültür, sağlık, bayındırlık kurumlarının da verimli olması için belli bir nüfusş kesafeti ge- rektir. Bu kesafetin oluşunu, nüfusumuzun tabü çoğahsına bıra- kamayız. Onu, bir plâr dairesinde gerçeklestirmeliyiz. İşte burada, bir «köy yapı plânı» ve bir «isşkân plânı» ihtiyacile karşılaşıyoruz. Bellibaşlı yetiştirim ( istihsal) çevrelerinde her bakımdan köy denmeğe alverişli modern köyler kurmak ve bu köylere dağınık ve ox nüfuslu köyleri taşımak, hem istihsal, hem kültür, hem sağ- lık, hem bayındırlık yönlerinden çok verimli neticeler verecek- tir. Sanayilesme alanında varılması özlenen noktaya, fek ve dağınık sermayelerin bir araya gelerek büyük ve ileri sanayi kurumları- nı kendiliğinden yaratmalarını beklemedik. Ulus, mütckâsif ulus sermayesinden haşka bir şey olmıyan bütçesine dayanarak rasyonel bir tarzda sanayi plânının tatbikine geçti. Ve yurt için en gerekli, en faydalı sanayi kurumlarımı cn ileri ve en doğru bir biçimde kurmağa başladı. Acunun hiç bir ülkesi, sadece iç- pazarına dayanarak sanayileşmemiştir. 25