haricinde eser vermesi gibi, nadir, hattâ ihtimalsiz bir hadise teşkileder. Hulâsa; İnkılâp nesli, lâalettayin bir cemmigafir değildir. Severek inanmanın ve inanarak kendini vermenin bir inkılâp nesline vereceği ruh emniyeti ve heyecamı, İâalettayin bir sürülüp ifilme arasında doğamaz ve yaşayamaz, Başı boş bir kalabalık içinde sürülüp itilmenin ruha verdiği in'ikâs, ancak bir kırgınlık ve bezginlik olabilir. Fezginlik ise, sevmenin, iİnanmanın ve inandığı şeye kendini vermenin zıttıdır. Bezgin, tek kalan, müttekâsız kalan, istinatgâhları dağılan ve yeni istinatgâhlar bulamıyan adamdır. Milletler yayılırken, dinler yayılırken, bir nkılâp, bir cemi- yette birbünyeyi dağıtıp, bir bünyeyi yaparken, yeni ufuklara aşamıyan, kendi daralmış ve akimleşmiş ufkunda kalan adam, BEZGİNdir Bezginlik, ya durgun cemiyetlerin, ya yıkılan cemiyetlerin psikolojisidir. Bir ruh hastalığı, fakat cemiyete sari bir ruh hastalığıdır. Bezginliğin kuyu gibi derinleşen ve derinleştikçe susan ve mezarlaşan karanlığından, inkılâbımızın selâmetini yarın ken- dilerine emanet edeceğimiz inkılâp neslinin masun kalmasını istiyorsak, inkılâp heyecanını, hattâ sade bir ahlâk değil, yeni bir din gibi mukaddesleştirelim!