bir istikamet alır. Kırım muharebesi esnasında klasik şairler nefiyane kasidelerini şişirirlerken halkın bağrından şu yanık ses duyulur: Eyp gaziler yol göründü gene garip serime O muazzam Çanakkale destanından İttihad. ve Terakki mu- harrirleri tantanalı ve şatafatlı şeyler çıkarmağa uğraşırken (Ah, gençliğim, eyvah ) nekaratlı halk türküsü hepsinin elini derin bir hüzün raşesiyle titretir. & İstiklâl marşını yapan şair (Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal) tarzımda yani kendi diliyle konuşurken Anadolu kasabalarının dolambaçlı sokaklarından, halis bir Anadolu bestesiyle, tiz ve canhıraş, şu feryat yükselir: Ankara'nın Taşına bak — Gözlerimin yaşına bak Biz Yunüna esir olduk — Şu Allahın işine bak & Türk intelektüeli, sahte, cılız ve “çorak,, bir âlem içinde, bu âlem kadar sahte, cılız ve çorak bir dille, aldatan kadının, aldatılmış kızın, dar ihtiraslar içinde çırpınan delikanlının, züp- pe şehir beyinin psikolojisiyle meşgulken, engin deniz gibi uzak, engin deniz gibi yakın halk binbir türlü sesle derin ve nihayetsiz istiraplarını terennüm ediyor. Ve sesler tıpkı denizin sesleri gibi beyhude yere havalarda dağılıp kayboluyor. Halbuki, bunlar, asıl hakıkıy ve büyük millet edebiyatının kendi kendine topraktan fışkıran tabii ve halis malzemeleridir. Lâkin, Türk intelektü- eli bu geniş hazineyi bırakıp kendi yazı odasımın çıplak duvarlarından hakikat ve güzellik usaresi çıkarmağa uğraşır. V; kafasımı iki elleri arasında bir kurumuş limon gibi sıkar, sıkar, © İşte, kim bilir, kaç yıl, kim bilir kaç asır var ki bu kafa, bu ellerin arasında sıkılıp durmadadır. Daima boş yere mi? Ha- yır, bazan bir damla, tek bir damla akıyor. Ve o damlada, kafanın sahibi, kendi varlığının hendesösini seyrediyor. Mini- cik fert minyatürül.. En kuvvetli lupla bakılsa bile ne olduğu 27