davaları önünde, artık, medresenin mekteple birleşişi, kadının hayata atılışı, vakıfların millileştirilmesi, yahut meselâ devletin her sabah besmeleyle dükkâmını açan bir küçük esnaf, yahut gözlerini kapıyan ve vazifesini yapan bir otomatik insanlar devleti oluşu gibi, o devr için cidden manalı olan gayeler bugün artık birer gaye unsuru bile değildirler. Fakat, bir fikri görüş tarzının, zaman ile anasırını, hattâ kısmen tehakkuk ettirerek hareketten kalışı, o görüş tarzının akametinin bir delili olamaz. Bugün bir çoklarımıza, tehayyülü bile cüretkârane görünen bir çok millet veya cemiyet telâkkileri vardır ki, cihanm bugünkü seyrine ve milli inkılabımızın bugünkü inkişafına bakılırsa, bunların birer gaye telâkki edilişi ve soura birer birer tehakkuk edip hareketten kalışı, ancak kısa bir zaman faasılasmın işi olacaktır gibi görünüyar. Binaenaleyh, Ziya Gökâlpı da kendi şartları ile mukayyet olarak alınca, ontm telâkki unsurlarından bir çoklarının ha- reketten kalışımı, bu unsurların hayatiyetinin ve şe'niyele uygunluğunun bir delili gibi almak icaheder. Netekim, Ziya Gökâlp, kendi devrine kadar kozmapolit bir idare altında tecanüssüz bir kalabalık gibi yaşıyan bir milletin ham maddesini, dil birliği, din birliği, dilek birliği gibi müşterek bir nesç içinde birleştirdi. Onun devrine kadar adını bile söylemek memnu olan bu camlıaya bir ad verdi. Sanra adımı bulan bu millet camıasına bir efsane, bir tarih, bir sosyoloji yaparak ona ümmetler, medeniyetler, ve mil- letler arasında yerini gösterdi. Artık adımı ve yerini bulan, ümmetçe iİslam, medeniyetçe Garplı ve milletçe Türk olan bu tarihi kategorinin harsını ve ahlâkını yapmak için çalıştı. Filvaki, bugünün görüş ölçülerine göre bu tarihi kategori bize çok parçalı ve tecanüssüz görünür. Fakat biz, her içtimai hareketi, o hareketin doğduğu ve yaşadığı zaman şartları içinde mütaleaya mecburuz. Bunun aksi çok indi ve mücerret bir muhakeme tarzı olur. Binaenaleyh eseri bu şekli ile alırsak, aşikâr bir şeydir ki, Ziya Gökâlp, tarihimizin bir devrinde bir idealojinin en iİleri mümessilidir. Ondan evvel ne ahlâk, ne hukuk, ne san'at telâkkileri milli idi. İlk tasfiye onunla başlar. Bir cemiyet hayatının bütün agyarından tasafiye edilip tecanüsünü alışının ise bir müceddidin hayatına sığabilen bir misali yoktur. 34