bütün vasıtalariyle, her tarafta Yeniye, yani inkılâbın getirdiğine ve temsil ettiğine karşı, keskin bir mukayemet içindedir. Hepsi de inkılâbımızın olduğu yerde donmasımı ve bütün fütühatımızın inkâr edilerek, inkılâp nizamımızın bir durguh cemiyet gibi durulmasını beklerler. Bunun içindir ki, inkılâbımızın menfeatı, onların, istinat- gâhlarını kaybetmedikçe daima aktif ve müteaddi kalan bu menfi kuvvetlerine karşı, inkılâbın maddi, manevi bütün mücadele vasıtalarının seferber edilmesindedir. z Bu manevi mücadele kuvvetlerinin en başında ise, İNKİI- LÂP ANTUZYASMI, yani inkılâbı sevmenin ve ona inanmanın yenilmez heyecanı gelir. Kendi inkılâp heyecamını yapan ve kendi anluzyazmını yaratan bir inkılâp, yaşama ve mücadele etme kuvvetlerinin en emin ve müessirini artık meydana getirmiş demektir. Antuzyazm ne anarşik bir ruhun, ne de teşkilâtsız. bir cemaatın kendi insiyaklarına tabi olarak coşması ve taşması demek değildir. “Meşrutiyeti müteakip sokakları dolduran nümayişçilerin heyecanı bir İNKILÂP ŞEVKİ-ANTUZYAZMI değildi, - Bir takım kahve unsurları tarafından sürüklenen bu avare kalabalıkların sesinde, uzak bir hedef üstünde anlaşmış olmanın ve bu hedefe doğru müşterek prensiplerle yürümenin, devamlı ve emin ruh heyecanı yoktu. Bazan bir papasla bir tekke şeyhinin, bazan bir asayiş ada- miyle bir çete reisinin kucak kucağa gezdikleri bu sokak kalabalıklarında coşan Şşey, mütecanis ve kollektif bir ruh disiplinin nümayişi değildi. Bıııx ni:nnyişlerin havasında, her unsuru biribirinden, binbir sebeple ayrı, fakat muvakkaten bir araya gelmiş geçici bir CEMMİ GAFİRİN insicamsız ruhu eıiyorîiu.g Te Fransız ihtilalinde heyecan, sokakta bir sel gibi akardı. Fakat bu heyecan selinde de sokağın, yani endividdalizmin ve insicamsızlığın, silinmez bir damgası vardı. Fransız ihtilâlcisi havada esen ve üÜstlerinde o kadar da mutabık kalınmıyan ihtilâl prensiplerinden ziyade, kendi ruhi 6