Vihan içilede Türkliye Merhumun dolaşık işleri Rarhan Asal Bir varmış bir yokmuş. Allahın budala kulları kadar, açık- göz kulları da çokmuş. Bir gün bu sonuncular, “makina,, diye bir şey keşfetmişler. Bu keşifleri sayesinde, kumaş gibi, deri gibi, çanak-çömlek gibi insanın nekadar muhtaç olduğu şey- ler varsa, o zamana kadar insan elinin ya abildiği miktardan 10 kere 100 kere daha fazlasını bir çırpıda yapmağa başla- mışlar. O kadar çok yapmışlar ki, bütün bu eşyayı kendi pa- zarları almamağa başlamış. Düşünmüşler: “bari başkalarına salıp para kazanalım,, demişler. Yollara revan olmuşlar, a kapı senin bu kapı benim, o pazar senin bu pazar benim diye- rek günün birinde mal denklerini Osmanlı İmparatorluğunun başlıca limanlarına çıkarmışlar. Bu ismi geçen İmparatorluk, o sıralarda, gözleri örümceklen- miş, damarları kemikleşmiş, saçı sakalı ağarmış, bir ayağı mezarda ve bir gözü cennelte ihtiyar bir adammış. Fakat elinden tespih, önünden amber hokkası ve harem dalresinden genç kadın kişnemeleri eksik olmiyan bu bunak, bir hayli zengin ve bir hayli müsrif imiş. Açıkgöz çelebiler, vaktiyle naraları ile Viyana surlarını döven aslanın bu hazin dişsizliğini görünce, sevinmişler, şaraplar sunarak toka etmişler, F.F oğuşturarak meserreten göz etmiş- ler, Kompas kurmuşlar. Tuzağı şöyle tasarlamışlar: Buna diye- lim ki, ya adam olursun, yahut memleketini aramızda taksim ederiz, Bak şu insancıklara, senin ve bizim gibi. Ne hakla sen onlara raaya diyip zulmedersin? Hele bakalım onlara bir mü- savi tebea gözü ile bak. Hem sonra, senin memleketinde ne mal ne de can emniyeti varmış. Olmaz. Malmülk tanıyacaksın ve asayiş tesis edeceksin. Hem öyle bir asayiş ki, bizim malla- rımızı içerilere kadar sürecek olan bu raayacıkların burunları bile kanamıyacak. Eğer bu işleri yapmazsan, memleketini ara- mızda taksim ederir.., Aksakallı bunak, âhır ömründe marazaya girmekten ürkmüş. Raayaya verilmesi mevzuubahs hakkın, yahut denk denk mem- 22