Bunun içindir ki, Malta mektuplarını, bir büyük idealistin eşi hakikaten az bulunur bir ahlak ve seciye imtihamı gibi alıyor, fakat bu mektuplarda varılan ve Ziya Gökâlpın, normal şerait altında vardığı bütün telâkki unsurları ile de zit olan passif ve ütopist imsaniyetçiliğini onun fikri şahsiyetile karıştır- mıyoruz. Mamafih,Malta mektuplarının bir diğer ve çok müspet mana- sını da ayrıca işaret etmek İâzımdır: Bu vesikalar neşrolunmasaydı, Ziya Gökâlpın kendisi hakkında yine kendisinin en sadık şehadetlerinden mahrum kalırdık: “Kitaplar ve feylesoflar beni tatmin elmediği zaman kendi kendime dönerim. Müşkülterimi kendi kofumla hülteitiğim için dütün içtihatlarım, bütün tehkiklerim tamamile şahsi oldu. Fikttlerim de evlütlarım gibi benimdiA,, Filhakika mütefekkir, fikri nakleden değil, fikirleri terkip ve iymal eden adamdır: Çünkü, insaniyetin tarihinde fikir hayatının seyri, bir takım donmuş ve tekemmül etmiş fikirlerin, birbirine karışmak- sızın parça parça sıralanması demek değildir, Fikrin tekem- mülü denilen şey, biribirinden çıkan, biribirine bağlananı ve biribirini tamamlıyan fikrt unsurlarım bütün tarih içinde hiç durmadan akışı şeklinde cereyan eder. Bunun içindirki, kitaplar ve feylesoflar kendini tatmin etme- diği zaman kendi müşkülünün cevabımı kendinde bulamıyan, kendinin ve cemiyetinin muammalarıyle karşılaştığı zaman, bu muammalara yalnız yazılı kitaplardan hazır kalıplar ve cevaplar arıyan adam bir mütefekkir değil, ancak bir bedbahttır, Üçüncü kısımda Ziya Gökâlpın sistemi telhis olunuyor. Müellif bu telhiste, sistemin esas prensiplerini aynen nakletmiye, binaenaleyh, bunlar üzerinde indi bir takım tablil ve muha- kemelere düşmemiye itina etmiş ve bunda hakikaten muvaf- fak olmuştur. Binaenaleyh eserin bu kısmında müellif değil, Ziya Gökâlpın artık kendisi vardır. Fakat burada, Ziya Gökâlpın kendisini mütalâaya mevzu kılarak bahse devam etmeden evvel, işaret edilmesi icap eden bir hazin hakikat vardır. g Çünkü: