müdahalesini -hattâ Rus ihtilâli de dahil olduğu halde- bütün inkilâplara nümune olabilecek bir mükemmeliyetle halleden inkılâbımız için din ve millet mefhumlarının ayrılığı tamamiy_'le teayyün etmiştir. Dünkü Kozmopolit Osmanlılık bünyesile hiç bir iştirakimiz yoktur. Bizatihi, ileri tekniği ve bu teknik üstünde tezatsız bir millet bünyesini istihdafeden milli — inkilâbımızın inkişafı bahsinde bir Şarklılık ve Garplhlık davasının esasından yeri olmadığı da âşikârdır. Ziya Gökâlpın (Türkçülüğün prog- ramı) nda tetkik olunan dil aile hukuku, tedrisatın tevhidi, kuranın Türkçe okunması.. v. s. gibi o devr için esas olan meselelerin nasıl bir tarzı halle iktiran ettiği de malümdur. Mamafih bu umumi müşahedelerden sonra ayrıca teması zaruri kılan bir kaç nokta üstünde kısaca tevakkuf zarureti vardır:: 1 — İçtimal hadiselerin tefsir ve izahında Ziya Gökâlp bir birine hem yakın hem uzak iki sosyoloji sistemi görür, Bun- lardan biri tarihi maddeciliktir ve Karl Marks tarafından ortaya atılmıştır. Diğeri içtimat mefküreciliktir ve Dürkhaym tarafından tedvin olunmuştur. Ziya Gökâlp Türkçülüğün esaslarında bu iki telâkki sistemini karşılaştırarak tarihi materyalizmayı ret ve Dürkheim'ın cemi- yeli tetkik tarzını ve bilhassa içtimai zümrelerin (zümrele- rin, sınıfların, milletlerin) şuurlaşmasını, kendi kıymet hüküm- lerini bulmasını alarak kendi (İlmi mefküreciliğine) varır. Ziya Gökalpm, içtimai telâkki tarzlarmı bu şekilde ikiye ayırarak, Dürkheim'ı bütüm idealist telâkkilerin islikamet verici mümessili gibi tarihi materyalizmaya karşı koymasının mavakaa uygun olduğunu zannetmiyorum. Fakat Türkiyenin gerek dünkü gerek bu günkü münevver nesli içinde Dürk- heim üstünde cn ziyade derinleşmiş bir mütetebbi olan Ziya Gökâlpa karşı Dürkheim'ı tenkit aklımdan geçmez. Ancak, (Türkçülüğün esaslar) ında tarihi materyalizmin, yahut Marksizmanın bazı nazari esasları üistünde varılan mütaleaların, dar sathi ve acele olduğuna eminim, Ziya Gökâlpın Marksizm hak- kındaki tenkitlerini, şimdi hattâ daha sakin bir ruhla okuduğum halde bile yine kendisinin tasvir ettiği Marksizmle, Marksiz- 36