lılı serüvenleri de "aşki melodram"- Tarın hemen arkasında yer almıştır. Geçen yılın sonlarına doğru ta- mamlanan fakat mevsimin geçmiş olması dolayısıyla ,büyük şehirlerde ancak yazlık sinemalarda oynatılan. Osman F. Sedenin yeni Kurtuluş Sa- vası filmi "Aşktan da Üstün”, bir iki küçük firmayı da bu türe itmiştir ve Şinasi Özonokun "Vatan Fedaileri", Semih L. Evinin "Kahraman Üçler'"i bu itilmenin ürünleridir. Adını güve- nilir rejisöre çıkarmışlardan Atıf Yılmaz, geçen yılki oO"Dolandırıcılar Şahı" adlı sosyal taslama deneme- sinden sonra -üstelik bu denemenin hatırı sayılır bir ticari basarı da ka- zanmasından sonra- üstüste iki" mo- da filmi çevirmekte, her iki filmde de başrolleri yılın "gözde"lerinden Göksel Arsoy ile Orhan Günşiray oy- namaktadır. Birincisi kadın romancı Feride Celâlin "Kızıl Vazo" adlı ro- manından sinemaya aktarılmış, Gök- sel Arsoy-Belgin Doruk çiftinden bir "aşki melodram", diğeri ise Orhan Günşiray- Neriman Köksal çiftinden sinemamızda yeni türetilen bir film çeşidi "avantür-komedi" olan "Belâ- lı Torun"dur. Türk sinemasının en iyi teknik iş- çisi Osman F. Seden de kendine has stili ile -kötü hikâye, çok avantür, az aşk iki "gözde"den -Orhan Gün- şiray ve Göksel Arsoy- iki film ile bir de çocuk filmi, üçüncü "Ayşecik"le seyirci karşısına çıkacaktır. Birinci- sine bakarak pek de parlak sayılma- yan ikincisi, Türk Film Festivalinin en başarılı senaryo yazarı rejisör Metin Erksan, bir Aydın Arakon mahsülü olan "Fosforlu oCevriye"- den bu yana sinemamızın en yakışan çifti diye tanıtılan Orhan Günşiray -Neriman Köksal ile aynı yolun yol- cusu "Bedavacılar Kralı"nı bitir- miş ve öbürlerinden daha olumlu, yı- lın ilk adımını "Yılanların Öcü' 'yle atmış bulunmaktadır. Roman olarak değerinin yanı başında sinemaya yat- kınlıktan uzak "Yılanların Öcü"nün ne dereceye kadar başarılı olacağı, herşeyden önce senaryo yazarı Metin Erksanın yazıcılık, daha sonra da sinemacılık gücüne dayanmaktadır. Erksanın bu yıla ait üçüncü filmi "Mahalle Arkadaşları" ise, yarı mü- zikal ve birkaç kişilik serseri arka- daş grubunun serüvenlerini anlatan filmlerin modasına uygundur. Geçen yıl modaya ayak uydura- yım derken son derece acayip bir "Dişi Kurt" yaratan eski usta Lüt- fi O. Akada gelince, anlaşması gere- gince Akad büyük bir ihtimalle bu mevsime ikinci yerli Mike Hammer Murat Davmanın serüvenlerini anla- tan "Sessiz Harp"le girecektir. Türk Film Festivalinin en başarılı rejisö- rü seçilen Memduh Ün ise, öbür reji- AKİS, 14 AĞUSTOS 1961 SİNEMA Muallâ Kaynak - Orhan Günşiray Eski ve yeni "gözde'ler sörlerden çok daha değişik bir gra- fik çizgisinde yürümekte dir. İsmi kaldı yadigâr Sansür baskısının bir türlü azalma- masıyla sinema pazarında san- sürden şikâyetler devam edip gider- ken, senaryocular ve rejisörler ara- sında da sarsıntılar ve tasfiyeler başlamıştır. 1954'deki "Yedi Köyün Zeynebi" ile görülmemiş bir ticari başarıya ulaşan rejisör (Muharrem Gürses, o günden bu yana Muhsin Ertuğrulun getirip koyduğu Alman -Arap ve Şehir Tiyatrosu (kırması sinemamızı uçuruma götüren kötü geleneği bir başına sürdürmüş ve çe- virdiği yüze yakın filmi -çok ga- riptir-hiç bir ticari fiyaskoya ouğra- mamıştır. Ama Gürsesin elindeki çal- gı durmadan aynı sesi ye aynı haya- yı verdiğinden, sonunda bu rejisör- den de bıkılmıştır. Bıkkınlık ve ter- ketme kat'iyen seyirciden gelmemiş- tir. Anadolu seyircisinde herhangi bin rejisörü ve o rejisörün yaptığı filmi reddetme ve karşı koyma şuuru -henüz- uyanmış değildir. - Mukave- met Önce sinema tenkitçilerinden sonra işletmecilerden ve en sonra da prodüktörden gelmiştir. Muharrem Gürses ile birlikte par- lak başarılara kavuşmuş bir senar- yocu -Ali Kaptanoğlu- da ortalıktan silinirken bir başka senaryocu-Sadık Şendil- yeniden diriliş yapmaktadır. İkisinin de sinemamıza hatırı sayı- lır -derecede engellemeleri olmuştur, ve birinin gidişi ne kadar olumlu ise ikincisinin yeniden gelişi de bir o ka- dar düşündürücüdür. 38