14 Ağustos 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

14 Ağustos 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lâfların etkisi al- yapmayı uygun haini" kabilinden tında bir açıklama bulmuşlardı. Mütevazı evde yapılan toplantıda, önceden kaleme alınmış metin, Özda- ğın genç kardeşi tarafından okundu. Metinde anne ve baba, söylentilerden duydukları üzüntüyü belirtiyor ve o- gullarının şu anda Türk hariciyesi- nin şerefli obir müntesibi olduğunu hatırlatıyorlardı. züntüyü (o belirtmektedirler. Ancak, M.B.K. üyelerinin hiçbiri İhtilâl ar- kadaşlarını mânen yüzüstü bırak- mak taraflın değildir. Nitekim kur- maylar, seçim gününe doğru bir dek- larasyon yayınlamayı düşünmekte- dirler. Komitenin bu konuda, henüz ko- nuşulmamışsa bile, müşterek bir dü- şüncesi vardır. Seçim gününe yakın, bir karara varılacak ve yayınlanacak . YURTTA OLUP BİTENLER sunda Komite ekseriyetiyle fikir ih- dışına gönderildikleri resmen ilân o- lunacaktır. Fakat, statülerinde bir değişiklik asla derpiş (edilmeyecek, kanunların hükmü neyse onun yapı- lacağı ve 14'lerin durumunun kanun- lar, hukuki metinler çerçevesinde mütaleası gerektiği belirtilecektir. Bir açıklama O gün Albay Yurdakuler sine sorulan: "— I4'ler geri gelecekler mi?" şeklindeki suali: İ4'ler ko- nutu seçimlerden evvel ele muhak- kak alınacaktır" şeklinde cevaplan- dırdı. Aslında mesele, M.B.K. nde ağza dahi alınmamıştır. Bunun birkaç se- bebi mevcuttur. Bir defa bazı Ko- mite üyeleri, yü- rürlüğe giren A- nayasa (o sebebiyle ancak 23 M.B.K. üyesinin otomatik nın imkânsızlığını öne sürmektedir- ler. Haklı olan bu gruba göre, 14 İh- tilâlcinin geri ge- tirilip okendileriy- le aynı statüye tâbi o tutulmaları Anayasayı mek demek ola- yürürlükte nan bir kanun, bunların iki yıl müd- detle bulundukları yerde kalmalarını Amirdir. Bu yönden hareketle, yaldir. Esasen bazı a- İhtilâlciler, işi , kendi- bir tebliğle umumi efkâra yurt dı- şında bulunan İhtilâlcilerin durumu Nitekim, Çelik çomak oynamaz mısınız? Bâbıalide, çok başvurulduğu için suyu çıkmış bir usul vardır. İtibarsız gazeteler, itibar kazanmak ve bir belirli seviyeye gelmek için ciddi, köklü gazetelerle dalaşırlar, kendilerini onlara zorla muhatap diye ka- bul ettirmeye kalkışırlar. İki gazetenin, iki yazarın ismini yanyana gören umumi efkâr, onları ister istemez eşit, denk kuvvette sayma temayülüne kapılır. Şimdi, bu yol bazı siyasi partilerin çömez propa- gandacıları tarafından denenmek isteniliyor. A. P. Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala, böyle bir dalaşmayı İhti- lâlin başı ve Devletin, Hükümetin Başkanı Cemal Gürselle gerçekleş- tirmeye muvaffak olduktan sonra, şimdi başka oyunlar düşünülmekte - dir. Necip Fazıl-Peyami Sala ekolünün iki sümüklü çömezi tarafından kurulan bir tezgâhta, "Parti Liderleri"nin bir masa etrafında buluştu- rulması fikri propaganda edilmektedir. Bu siyasi randevuculara bakı- lırsa, böyle bir buluşturma ile memleketin bütün dertleri halledilivere- cektir! Bir seçimden önce bütün siyasi teşekkül temsilcilerinin umumi efkâr önünde değil de, kapalı kapılar arkasında konuşmalarındaki ga- rabet bir yana, bununla güdülen maksat öylesine âşikârdır ki çocukla- rın bile gülmemesi imkânsızdır. Ekrem Ailcanı ve bilhassa Ragıp Gü- müşpalayı memleket umumi efkârına ciddi siyasi liderler diye kabul ettirtmek için Hollyvood emprezaryolarına taş çıkartacak tertipler aca- ba kimi kandırabilecektir? Pala paşalar, Alicanlar, İsmet İnönü ve Os- man Bölükbaşı ile resimler çektirtecekler, o şöyle dedi, bu böyle dedi di- ye manşetler kondurracaklar, memlekette bir varlıkmıslar, bir kıymet- mişler gibi vaziyet alacaklar. Buna kapılmak için, biraz fazla saf ol- mak lâzım değil midir? C.H. P. Genel Merkezi, partilerarası münasebetlerde en basiretli yolu seçmiş bulunuyor: Sinirlerine hâkim olmak ve sözünü rakip teşek- küllere değil, doğrudan doğruya umumi efkâra söylemek! Bir horoz döğüşüne, değil heveslenmek, girmeyi daimi surette reddetmekle C. H. P. güzel bir ağırbaşlılık örneği vermiştir. Tutumu bu iken, bir takım yuvarlak sözler konuşmak için C. H. P. Genel Başkanının Pala Paşalar veya Alicanlara muhatap yapılabileceğini sanmak ancak fazla hayal- perestlerin kârıdır. Bir takım sahte şöhretlere basamak yapılmak Üze- re ciddi şöhretler aranıyorsa, başka kapılara müracaat edilmelidir. Her halde, C. H. P. kapısında sümüklü çömezlere ekmek yoktur. açıklanacaktır. Bu, bir nevi tefsir olacaktır. Böylece, yurtta dolaşan di. bazı dedikodular önlenecek, dışarıda bulunanları ziyadesiyle üzen söylen- tilerin önüne geçilmekle de mesele 14'ler " Gazeteciler: İyi öyleyse vr yiyelim" şeklinde cevap verdi- geride kalan haftanın so- nundaki cumartesi günü, M.B.K. asın Sözcüsü Kurmay Binbaşı Ali Armağan ta- rafından Oo yapılan bir basın toplantı- sı, bütün karanlık noktaları oaydın - lattı ve bu kana- atin doğruluğunu perçinleştirdi O ün bütün Anka- ra gazeteleriyle İs tanbul gazeteleri- nin Ankara büro- M.B.K. İr- Bürosunda bir basın toplantı- sı olduğu o haberi telefonla ( bildiril- di. Haber basın mensuplarına ulaş tığında saatler 11.30'u gösteri- yordu. Tarım sa- at sonra basın top lantısı (o bağlıyaca- ğı için gazeteciler soluğu yeni Mec- lis binasında aldı- lar. Pek âşina ol- dukları Basın İrti- bat Bürosunda he- nüz bir hareket oktu. Bu sırada sında göründü ve gazetecilerin ken- disini (obekledikle- rini anlayınca: "— Arkadaşlar, galiba bir yan- lışlık oldu. Biraz bekliyeceksiniz" de- Binbaşım, birer bir başka yönden, hissi yönden müta- lâa etmektedirler. Bunlar, geri geti- rilecek silâh arkadaşlarının yeniden M.B.K. ne girmeleri mümkün olamı- yacağına göre, verilecek vazifeler do- layısıyla kendileriyle ayni durumda bulunamıyacaklarının doğuracağı ü- AKİS, 14 AĞUSTOS 1961 yarı yarıya halledilmiş olacaktır. Öy- le ki, bazı yerlerde 14lar hakkında sarfedilen "vatan haini" gibi sözler, dışarıda bulunanlardan çok, memle- kettekileri üzmektedir. Tefsir mahiyetindeki deklaras- yonda, 1d'lerin vatana hiyanet ettik- lerinden değil, İhtilâlin hedefi konu- Binbaşı Armağan ok, pek rk beklemezsiniz. Ben bir yukarı çıkayım, mesele mü- himdir. Siz de birer çay için" diyerek ayrıldı. Çaylar geldi ve bekleme faslı baş- ladı. Fakat pek uzun sürmedi. Ar- 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: