SİNEMA Türkiye Yıldızlar Saltanata Her yılın Ağustos ayı, Türk sine- ması için film çevriminin hızlan- dırıldığı o bir ay olması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Filmci- ligin merkezi ve başkenti İstanbulda havalar özellikle Ağustos sonlarına doğru bozduğundan ve dış sahneler için çekim güçlükleri ortaya çıktığın- dan, en büyüğünden en küçüğüne ka- dar bütün şirketler bu ayda filmle- rini tamamlamak zorundadırlar. Hiç bir ülke sinemasında rastlanmayan bu garip mecburiyet yüzünden, şirket- ler arasında yine hiç bir ülke sinema- sında rastlanmayan garip bir yarış başlamaktadır. Her şirketin o kendi filmini bir an önce bitirmek isteme- düşürmektedir. Türkiyede bir yıl içinde 90 şu kadar film çevriliyorsa, bu 90 şu kadar fil- min ikinci, üçüncü ve dördüncü sı- nıf rolleri oynayan oyuncuları da pek değişmemektedir. Geriye kalan birin- ci sınıf baş roller de -erkekler: Göksel Arsoy, Orhan Günşiray, Eşref Kol- çak ve Ayhan Işık; kadınlar: Belgin Doruk, Neriman Köksal, Çolpan İl han, Türkan Şoray, Serpil Gül ve Peri an- yine sayıları sınırlı kadın ve erkek oyuncular arasında paylaşıl- maktadır ki "yılın gözdesi" niteliğine ulaşanların filmleri o niteliği Otuttu- ramamış olanlara karşılık, tabii sayı- ca daha da çoktur. İyi filmi kötüsünden, kötü filmi de- iyisinden kolaylıkla (o ayırdedebil- mek duyusundan henüz yoksun bulu- nan Türk sinema seyircisi adına ha- reket edip bir değer yargısına varan bölge film işletmecileri -Türkiye film işletmeciliği o yönünden Karadeniz (merkezi: Zonguldak), Ege (merke- zi: İzmir), Güney ve Güneydoğu A- nadolu (merkezi: Adana) ve Anadolu (merkezi: Ankara) ile Trak- ya (merkezi: İstanbul) olmak üzere 5 bölgeye ayrılmıştır- ile sinemanın magazin ve dedikodusuyla (uğraşan dergiler, o yıla ait "gözde"leri seç- mekte ve prodüktörler de çevirecek- leri filmlerde mutlaka bu gözdeleri oynatmak istemektedirler. Dergiler- le bir plâtformda at oynatan işlet- meciler, "gözde"nin dışındaki filmle- re pek itibar etmemekte ve bu tür filmler Anadolu sinemalarında kolay kolay hafta bulamamaktadırlar. Ge- çen yıla kadar koltuğunda rahatlıkla oturmakta olan bir Ayhan Işık, bir Eşref Kolçak, bir Sadri Alı- şık bir Fikret Hakan, bir Neriman Koksal, bir Sezer Sezin bir o Çolpan İlhan ve bir Pervin Par bu yıl yer- lerini Göksel Arsoylara, Orhan Gün- şiraylara. Peri Hanlara ve daha baş- ka arkadan gelenlere terketmek 7z0o- runda kalmışlardır. Bugün < 1960-61 sinema mevsiminde parlayan "gözde" Göksel Arsoyun 16, Orhan Günşira- yın 12, Peri Hanın 7, Belgin Dorukun 11, Serpil Gülün 6 filmi bitmiş du- rumdadır ve adı geçen “"gözde"ler, birbiri arkasına yeni filim anlaşmala rna girişmektedirler. Muzaffer Tema - 32 Sezer Sezin Başıboş sinema İlk bakışta zapt-u rapta pek girmek- ten hoşlanmayan bir sinema man- zarası gösteren Türk filmciliği, sinema mevsiminde de hep o alışıla- gelmiş başıboşluğuyla kendi başına buyrukluğunu sürdürmektedir. Bu yılın modası sırılsıklam aşk ve "ser- serilik" filmleri olarak ilân edilmiş- tir. Geçen yıl piyasaya çıkarılan (o ve sinematografik bir başarısızlık örne- ği "Samanyolu"nun görülmemiş bir gişe rekoru kırması, bu yıl prodük- törleri aynı filmin baş rollerinde oy- nayan Göksel Arsoy ile Belgin Doru- ka yine "Samanyolu"na benzer ko- nularda birbirinin tıpatıp o benzeri filmleri çevirmeye-âdeta itmiştir. Yeni yaratılan "gözde"ler, Türk sinemasında bir yandan film çevirme rekoru kırarlarken öte yandan da "gözde" olmanın verdiği bir güçle bir takım sırça köşkleri de tuzla buz etmekten çekinmemektedirler. "Göz- de"ler 15-20 füme birden yetişip her filmde ayrı bir kişilik yaratma, ayrı bir özel oyun verebilme niteliğinden -bir mevsim boyunc ca 20 film çevirip de ayrı canlandırabilecek çok uzak olduklarından, her yetiştik- leri filmdeki rolleri, oyun bakımından büyük bir değişiklik kaydetmemekte- dir. Hele erkek oyuncunun karşısın- daki kadın, kadın oyuncunun karşı- sındaki oOerkek ooyuncu-çoğunlukta "gözde"lerde-yine aynı kişiler oldu- ğundan, konulan ve işlenişleri yönün- den de birbirine çok benzeyen bu a, bir ötekisinden ayırdetmek hayli güçleşmektedir. Arada (o çevir- dikleri filmlerle, ya da ellerinde eski iş yapan "gözde"lerine odayanarak sinema pazarında kendilerine bir çe- şit tiranlık kurmuş büyük şirketler de yem "gözde"lerin sert çıkışlarıy- la eski güçlerinden büyük kayıplara uğramışlardır. Küçük şirketler elbir- liğiyle kendi yarattıkları "gözde"le- rinin yardımım da birinci plânda tu- tarak büyüklerin karşılarına dikil- mişler ve beklenenin tam tersi, bü- yükleri ağır zararlara doğru götür- müşlerdir. Yeni "gözde"ler büyük şirketlere karşı bir yandan o vaziyet alırlarken, öte yandan da kendilerini önce doruğa, sonra da uçuruma gö- türecek saltanatlarım kurmuşlardır. Ouo Vadis ? 1961-62 yeni sinema mevsimi için yapılan ve bitirilenler arasında bu yüzden Türk filmciliğinin iyiye doğru gittiğine dair en ufak bir işaret bile yoktur. Küçük şirketlerin "aşki me- lodram" modasına, ister istemez bü- yükler de ayak uydurmuşlar. "Üç Arkadaş"tan bu yana pek tutulup ağızlara sakız olan bir kaç kişilik "serseri" arkadaş grubunun acılı tat- AKİS, 14 AĞUSTOS 1961