14 Ağustos 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

14 Ağustos 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın İçinden Allahaşkına, Realist Olalım! Türk siyaset hayatı, çok partili sisteme geçtiğimiz- den bu yana iki büyük blokun birbirleri karşısında vaziyet alması suretiyle özelliğini kazanmıştır. Türki- yede C.H.P. vardır, Türkiyede D.P. olmuştur. Daha D.P. nin kapatıldığı gün, bu partinin desteğini teşkil eden kütleleri Merine göndermenin veya politika dışı bırakmanın kabil olmadığı pek açık lir gerçekti. Bu vatandaşlar bizim aramızda kalacaklardı, politikada yer alacaklardı. Eğer siyasi teşekküllerinin kapısına kilit vurulmasaydı, millet ekseriyetinin şamarım yemiş lider kadrolarının yerine yenisini arayacaklar, bula- caklar, oturtacaklardı. Bunu yaparken, çok muhtemel- dir ki, sütten ağzı yanmış kimselerin ihtiyatıyla daha dikkatli davranacaklar, daha mutlu bir seçim yapacak- lardı. Ondan sonra da Türk siyaset hayatı, aynı özel- lik içinde, fakat Yassıada tecrübesinden faydalanmış olarak sürüp gidecekti. Her iki büyük parti de, günah- ları ve sevaplarıyla seçim günü yeniden karşıkarşıya geleceklerdi. İhtilâlin meşruluğu gene bahis konusu edilmeyecek, Yassıada kararları gene tartışılmayacak, Atatürk devrimlerinin aleyhinde vaziyet gene alınma- yacaktı. İlk seçim savaşında D.P., üzerindeki kanlı es- vabın handikapıyla, dilini pek çıkaramayacak, hattâ kuvvetlerinden bir kısmım muhtemelen C.K.M.P. ye kaptıracaktı. Daha sonra, sosyal determinizmin gereği neyse o olacak, belki C.H.P. başarılı bir iktidar kura- rak yeni kuvvet kazanacak, D.P. tabii ömrünü ikmal ederek siyaset hayatındaki yerini doğumu tabii bir başka teşekküle devredecek, belki de C.H.P. nin mille- ti memnun edememesi halinde itibarım tekrar sağlam - laştırarak kendisine yeni bir yol arayacaktı. Bunlar bir takım ihtimallerdir ki, üzerlerinde sabahlara kadar konuşulması kabildir. Fakat bu yapılmayıp ta, C.H.P. nin karşısındaki kuvvetler, aksine, teşkilâtsız bırakılınca Türk siyaset hayatında, isteristemez, bir takım maceraperestler tü- remiştir. Bunlar, bir kirli mirası kendilerine maledebil- mek için evvelâ su altında, sonra suyun yüzünde toz- koparan bir faaliyete girişmişlerdir. D.P. nin kuvvetini teşkil eden kütlelerin başına geçme sevdasında olanla- rın, en iyi elemanlar sayılamayacağı şimdi açıkca gö- rülmektedir. Bunlar kendi etraflarında da, D.P. nin en iyi elemanlarını toplamamaktadırlar. Ancak bir avan- tajları vardır: D.P. değildirler. D.P. olmadıkları için de, siyasi tartışmalarda on yıllık bir koca devir yok ol- muş, âdeta dokunulmazlık kazanmıştır. D.P. nin mirası- na göz dikmiş bulunanlardan D.P. devrinin tenkidini, hattâ muhasebesinin yapılmasını beklemek şüpesiz caiz değildir. Bugün, pek çok kimseyi tedirgin eden tadsız durum bu halin neticesidir. Askerlikte, ihtilâlci kurmaylarımızın pek iyi bil- meleri gereken bir kaide vardır: Bir savaşın başında yapılan stratejik hata, tesirini savaşın sonuna kadar hissettirir ve onu telâfi etmek pek müşkül olur. Yeni siyaset hayatımızın ilk günlerinde işlenen bu hata, ağırlığını omuzlarımıza yüklemektedir. Ama, bir nata yapıldı diye de savaşı vermek doğru değildir. Bugünün işi, bulunduğumuz noktaya ciddi ve isabetli bir teşhis koymak, onun şartlarını göz önünde tutmak, sonra da tutumumuzu son derece kesin şekilde çizerek ve yeni zikzaklara cevaz vermeyerek bütün kuvvetlerimizle savaşakatılmaktır. Kim ne derse desin, kimin gönlünden hangi te- AKİS, 14 AĞUSTOS 1961 Metin TOKER menni geçerse geçsin, dokuz hafta sonraki seçim C.H.P. ile C.H.P. nin karşısındaki kuvvetler arasında cereyan edecektir. Tıpkı, Referandumda olduğu gibi.. Eğer, memleketin iyiliği ve milletin saadeti bu seçimlerin C.H.P. tarafından mümkün olduğu kadar geniş bir ek- seriyetle kazanılmasında görülüyorsa, C.H.P. ye yapı- lacak en büyük iyilik karşı kuvvetleri kendi 'bayrakla- rı altında toplamaya çalışanlarla hiç uğraşılmaması- dır. Bırakınız söylesinler, bırakınız yapsınlar! M.B.K. ile C.H.P. nin aynı şey olmadığını bilmeyen yoktur. Ama, bu iki teşekkülün karşısında yer alanlar aynı kimselerdir. M.B.K. nden gelen her ihtiyatsız, sevim- siz hareket C.H.P. nin karşısındaki kuvvete ilâve yap- makta, C.H.P. den gelen her ihtiyatsız, sevimsiz hare- ket M.B.K. nin prestijine halel getirmektedir. İki ayrı teşekkülün bu kadar birliği belki gariptir, ama gerçek- tir. Seçim, rakiplerin birbirine rahmet okumadığı, üze- rinde birleşilen değil, ayrılınan prensiplerin gün ışığı- na çıkarıldığı bir mücadeledir. O yüzdendir ki tarafla- rı evvelâ bir araya getirmekte, onlara direktifler ver- mekte zerrece fayda yoktur. Bu, siyasi partileri, bir düğmeye basınca harekete geçen, bir başka düğmeye basınca duran robotlarla karıştırmak demektir. D.P nin desteğini teşkil etmiş kuvvetleri teşkilâtlandırma- yı gaye bilen bir partinin lideri, millet önünde D.P. yi kötülemek sözü verse, bunu hangi taraftan dinler? İşte, Referandumda Y.T.P. nin Genel Merkezi bir hava çalmış, cılız teşkilâtı başka havaya uyup oynamıştır. Bunda, şaşılacak hiç bir taraf yoktur. C.H.P. ye ve onun temsil ettiği, bu yüzden de İhtilâl tarafından benimsen- miş fikirlere, prensiplere seçim sırasında çatılmasını önlemeye hiç kimsenin kudreti kâfi değildir. Hata, se- çimi bir oyun sanmaktır. Oyun olan seçimler vardır. Ama bizim seçimlerimizin bu vasfı taşımasında, mille- tin ve memleketin hiç bir menfaati yoktur. Seçim sa- vaşı üzerine konulacak her ambargo, yarın devleti ida- re edecek kuvvetin işini biraz daha zorlaştıracaktır. Bu iş, Menderes ve arkadaşlarının on yıllık mârifetle- ri neticesi zaten son derece zorken bunun biraz daha ve dostane niyetlerle, hattâ yardım olsun diye ağırlaş- tırılmasında fayda yoktur. Bir ihtilâl sonrası seçiminde, üzerinde tartışılma- sı caiz olmayan hususların bulunduğunu kabul etme- mek kabil değildir. Ancak, bunların tesbiti Kurucu Mecliste, yâni kanun yoluyla olur. M.B.K. hangi konu- -arın yasak edilmesini istiyorsa, onları tasarı halinde Meclise sevkeder, tasarılar kanunlaşır, ağır cezai mü- eyyideler konur ve mesele biter. Artık ondan sonra, şahsi mesuliyetler başlar. İhtilâlin meşruluğu, Yassıa- da kararları ve Atatürk devrimleri.. İşte, tabu ilânı gereken üç nokta. Bunları seçim propagandasından kaldırmanın tek çaresi, liderlerden söz almak değil, kanun koyarak yasak etmektir. Seçimin kaidesi bu su- retle konulduktan sonra hodri meydan denir ve herkes bileğinin kuvvetini ortada gösterir. Türk milletinin sağduyusuna inanıyorsak, böyle bir seçimin neticesi hususunda karamsarlığa yer yok- tur. Seçmen, milletin ve memleketin menfaatinin nede olduğunu en azından bizim kadar iyi görecek ve gereği neyse onu yapacaktır. Türk seçmeni bir tek şeyden hoşlanmıyor: Vesayet altında bulunmaktan. Bu hissi ona vermemek, şu anda tek gayemiz olmalıdır. 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: